Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BU ülkenin taşını, toprağını bilenler, “Burada maden var” dedi.

        On binlerce kilometre ötede oturanlar, kendi çıkarlarını düşünerek “fizibilite raporu” yazdı, madenin çıkarılamaz olduğunu iddia etti.

        Bürokrasi de kendinden olan yerine, olmayanın dediğine inandı.

        Oysa fizibilite raporunu yazıp gönderen, kendi ülkesinde o madeni çıkaranlardı.

        Türkiye’de çıkması halinde tekel durumu sarsılacaktı.

        Ülkesini ülküsü yapanlar yılmadı, ABD’den gelen fizibilite raporlarında, madenin üzerinde kocaman bir yeraltı denizi bulunduğuna ilişkin iddiaya karşın bütün sorumluluğu üstlendi.

        Orada deniz büyüklüğündeki bir ölçekte su bulunmadığını ısrarla anlattı.

        Ülkülerinin peşinde koşanların sesini 2004’te siyaset de duydu; ötekilerin raporlarının değil, yerli olanın dediğinin doğruluğunu fark etti.

        TEKNOLOJİYİ ÜRETTİ

        Ancak 2009’da yeryüzüne ulaştığında, madenle birlikte dünyaya örnek teknolojisini de geliştirmiş, patentini de almıştı.

        Pastasını kabarttığı tozdan makyaj malzemesine, camından giydiği tekstile kadar temel madde olan soda külünün kendi topraklarında yeterince bulunduğunu da toplumuna gösterdi.

        Yetmedi, devlet-özel sektör ortaklığının aslında nasıl olması gerektiğini de sergiledi.

        Daha önce Çayırhan’da uyguladığı sosyal sorumluluğun benzerini gerçekleştirdi, özürlüler için bir okul yaptırırken, bölgenin otantik taş evlerinin aslına uygun şekilde ayağa kaldırılmasını sağladı.

        Bununla da kalmadı, 30 dönüme diktiği bağ ile yörenin en iyi üzüm çeşitlerini ve pekmezini üretti; çevredeki köylülerle arazide edindiği zirai bilgiyi paylaşırken, fide desteğinde bulundu.

        DÜNYA LİDERİ

        Onlar bu denli uğraşıp madeni yeryüzüne çıkarırken, Kazan bölgesinde aynı madeni çıkarma izni almış Rio Tinto şirketi 15 yıl geçmesine karşın bir adım ilerlememişti.

        ABD’de uyguladığı yöntemle madenin çıkarılmasının olanaksız olduğunu iddia ediyordu.

        Rio Tinto şirketiyle el sıkışıldı, maden bölgesi satın alındı üstüne 1.5 milyar dolar yatırım yapılıp 2.5 yılda “Çıkarılması imkânsız” denilen madeni çıkarıp ihraç ürünü olarak akıtmaya başladı.

        Hatta madeni çıkarma tekniğinin sağladığı enerjiyle 380 megavat elektrik üretimini de gerçekleştirdi.

        Çevreye sıfır etki yapan, “Yeşil Ürün Sertifikası”na sahip Ciner Grup Kazan Soda ve Elektrik Tesisi dün açılışını yaparken Türkiye’yi de trona üretiminde dünyanın liderliği koltuğuna oturttu.

        Bu, Çin hariç, dünya pazarının % 25’inin Ciner Grubu’nun Türkiye’den çıkardığı soda külünü kullandığı anlamına da geliyor.

        Tek olması bununla da sınırlı değil; hem ürün, hem de yeni teknoloji yaratma açısından dünyanın 40’tan fazla ülkesine tamamı ihraç edilebilen tek madenini çıkarıyor.

        Bir tek ithal girdisi olmadan, 800 milyon dolarlık ithalat yapıyor.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dün açılışını yaptığı tesis, 2 bin 200 kişiye iş verirken, yüz binini diktiği, bir milyona tamamlayacağı fidan ile Kahramankazan bölgesinde arı üreticiliğini getirmek için de kolları sıvamış bulunuyor.

        Özetle Kazan’da dün sadece tesisin açılışı değil, ülkenin aşını taşıyan kazanı sırtlayanların başarı öyküsü de vardı.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar