Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Diğerleri gibi Manchester saldırısı, dünyaya DEAŞ tehlikesinin boyutunu bir daha anımsattı.

        Sonrasında yaşananlar da işbirliği içindeki ülkelerin ne denli lakayt olduğunu gösterdi.

        Bir de aslında yeni tip terörün ne denli sinsi ve öngörülmez olduğunu sergiledi.

        Manchester’da doğup büyümüş, Libya kökenli saldırgan, tatil adı altında kökenlerinin olduğu memleketine gidip oradan DEAŞ’ın merkezi Rakka’ya ulaşarak terör eğitimi aldıktan sonra tekrar doğduğu topraklara dönebiliyor.

        Patlayıcı üretip birlikte yaşam bulduğu kentte 22 insanın canına bir konser anında kıyabiliyor.

        Terör bu boyuta ulaşınca NATO da dünkü zirveyle ABD öncülüğündeki DEAŞ’la mücadele koalisyonuna destek kararı aldı.

        Bu kapsamda NATO muharip olmayan operasyonlarda görev alacak; müttefik ülkelerin yükünü paylaşacak.

        Yabancı terörist savaşçılar (YTS) hakkındaki istihbarat paylaşımını geliştirecek; atanacak yeni koordinatör, oluşacak terör istihbarat birimi dahil, erken uyarı uçakları AWACS bilgilerinin paylaşımından yerel güçlerin eğitimine kadar geniş kapsamlı görev üstlenecek.

        Muhtemel ki NATO, yeni görevini ağırlıklı olarak Türkiye üzerinden yürütecek.

        Parlamenterlerinin İncirlik’e alınmaması üzerine Almanya’nın jetlerini çekmeyi tartıştığı sırada NATO’nun yeni görevi, yeni bir tartışmayı da gündeme getirebilir.

        TERÖR BULAŞTIRIYOR

        Ancak meselenin bundan çok daha önemli boyutları var...

        Asıl tehlike, Suriye ve Irak’taki yabancı terörist savaşçıların, sıkılmış balonun patlaması sonucu içindekilerin savrulması gibi çevreye yayılacak veya ülkelerine dönecek olması.

        Nitekim YTS üzerinde çalışan TOBB ETÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı, arkadaşım Doç. Dr. Haldun Yalçınkaya, 1 yıl önce bu konuda uyarmıştı.

        Akademik çalışmaların, çatışma alanındaki YTS’lerin yüzde 33’ünün alanda öldüğünü, yüzde 33’ünün bölgede kaldığını, yüzde 33’ünün de ülkesine döndüğünü gösterdiğini anımsatıp şu noktaya dikkat çekmişti:

        “Çatışma bölgesinden ayrılanların ise 7’de 1’inin tekrar yeni terör eylemlerine katılabildiğini teori bize söylüyor.”

        Daha önemlisi, gittikleri bölgelere virüs gibi şiddeti bulaştırıyor, başka örgütler arasına girerek de yayabiliyor.

        Gördüm ki aynı cümleleri bugün ABD Savunma Bakanı Mattis, Genelkurmay Başkanı Dunford ve DEAŞ’la Mücadele Özel Temsilci McGurk söylüyor.

        BİREYSELLEŞTİ...

        Ancak çözülmesi gereken bir başka nokta daha var...

        O da teröre örgütsel düzeyde yaklaşarak mücadele edilemeyeceği gerçeği.

        Çünkü eylemi örgüt yerine, terörü gerçekleştirme kapasitesi bulunan inisiyatif sahibi bireyler yapıyor.

        Yani terör örgütlü yapısından çıktı, bireyselleşirken bir başka evreye daha geçti; aymaz şekilde acımasızlaştı.

        Yapacağı eylemin örgütü nasıl etkileyeceğinin önemi kalmayınca çocuk, kadın, yaşlı demeden saldırıyor.

        Geniş kitleyi etkiliyor olması yetiyor; bazen otomobilini kent merkezlerinde yayaların üzerine sürüyor...

        Bazen de çocuk yaştakilerin arasında bomba patlatıyor...

        O nedenle topyekûn bilgi paylaşımı olmadan, teröre bulaşıp dönmüş kişilerin her ülkede kontrollü takibi yapılmadan, bir ülkenin tek başına mücadelesi anlam ifade etmiyor.

        Saçılmış terör, mücadele paradigmasında değişimi de zorunlu kılıyor.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar