Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nde Türkiye’yi siyasi denetime alma çabası bir yıldır vardı.

        İlki geçen yıl CHP milletvekillerinin de desteğiyle engellendi.

        OHAL mağdurları için komisyonun süratle kurulacağı sözü verilince ocak ayındaki oylama ikinci kez ötelendi.

        AKPM’den karar çıkacağı görülmesine rağmen engellenmesi için de cevval duruş gösterilmedi.

        Sanki “olacağına varsın” yaklaşımı sergilendi.

        Şurası kesin görülmeli ki, 13 yıl sonra 1996’daki gibi Türkiye’nin “siyasi denetime alınmasının” yarattığı iklim, arzu edilmeyenleri de üretir.

        ‘BİREYSEL’İN YÜKÜ

        Bu sıkıntıların en ağırlarından biri de dün 55. kuruluş yıldönümünü kutlayan Anayasa Mahkemesi (AYM) için söz konusu.

        Nedeni de dünkü kuruluş yıldönümü toplantısında AYM Başkanı Zühtü Arslan’ın da “Çok önemli bir kazanımdır” diyerek altını çizdiği “bireysel başvuru” hakkı.

        Arslan, özellikle “Bireysel başvuru yolunun etkisiz gösterilmeye çalışılmasının doğru olmadığının” altını çizdi.

        Bu cümleyi de bireysel başvurudaki dosya sayısının 101 bin 557’ye ulaşmış olduğunu belirttikten hemen sonra kayda geçirdi.

        Belli ki, AİHM’ye ve Venedik Komisyonu’na da “anlayış gösterin” mesajını yollamak istedi.

        Ancak dünkü AKPM’deki sonuç, Arslan’ın mesajının sağlıklı bir şekilde ulaşmasını engelleyecek.

        DÖRT AY KISITI

        Bunun birkaç nedeni var.

        Birincisi, ülke içinde etkin olan tüm idari ve hukuki süreçlerin tüketilmesinden sonra bireyler tarafından başvurulacak ikincil nitelikteki yargı yolu olan bireysel başvuru mekanizmasının kendi iç şartları var.

        Buna göre başvuru dosyalarını AYM 4 ayda sonuçlandırmaz ise AİHM doğrudan başvuru hakkının yolunu açıyor.

        AYM, 2012’de başladığında ilk deneyim olması nedeniyle birkaç sorun yaşamış olmasına karşın son dönem % 85’ini tamamlıyordu.

        AİHM de bunu gördüğü için ılımlı yaklaşım sergiledi.

        Darbe girişimi sonrası gelen 68 bin dosya AYM’yi kilitledi, 4 aylık süre yetmez oldu.

        Süre aşımı OHAL nedeniyle gelen diğer başvurular için de geçerli.

        Örneğin tutuklu HDP eş genel başkanları ile milletvekillerinin dosyaları bunlardan bazıları.

        Başkan Arslan, tutukluluk sürelerine ilişkin “emsal olacak dosyalar belirlediklerini” açıklamış olsa da AİHM’ye doğrudan gidilmesinin önünü açacak 4 aylık süreler bitmek üzere.

        Ayrıca AYM’nin CHP milletvekilleri Mehmet Haberal ve Mustafa Balbay’ın tutukluluklarına ilişkin bireysel başvuruları sonucu aldığı kararlar da var.

        AİHM’nin, bünyesinde olduğu AKPM’nin kararı sonrası Türkiye’ye bu konularda anlayışlı yaklaşma olanağı da kalktı.

        ÖTEKİNE CESARET

        AİHM’ye bu kadar çok dosyanın bir anda gitmesi, Türkiye’nin demokrasi algısını ağırlaştırır; hiçbir zaman olmak istemediği ülkeler ligine savurur.

        Etkili denetim yapmayan ülke haline getirir, AYM’nin bireysel başvuru kazancını tüketir.

        Türkiye’nin “siyasi denetime alınması” için çaba gösterenlerin eline de koz verir.

        Bu sarmalın içinden bir an önce çıkılması gerekiyor.

        Eğer çıkılmaz ise doğacak zarar sadece AİHM kararlarına ödenecek tazminatla da kalmaz.

        Bunu en iyi bilen de Türkiye’yi 8 yıllık “siyasi denetimden” 2004’te çıkaran AK Parti kadrolarıdır...

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar