Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        GEÇEN hafta Paris, önceki gün Londra saldırılarını radikal dinci örgüt DEAŞ üstlendi.

        Belçika’da dün gerçekleşen saldırının failinin durumu bilinmemekle birlikte benzer olması aynı örgütü işaret ediyor.

        İngiltere Başbakanı May’in saldırganla ilgili dünkü açıklaması da saldırıları üstlenen DEAŞ’ı doğrular nitelikte.

        Ancak buradaki çok önemli detayı, yabancı teröristler üzerine çalışan arkadaşım Doç. Dr. Haldun Yalçınkaya dikkat çekince fark ettim.

        Şöyle ki, DEAŞ geçmişte Avrupa ülkelerindeki saldırılarının neredeyse tamamını silahlı ve bombalı eylem şeklinde gerçekleştirdi.

        Ancak son iki saldırıda eylemcilerin her ikisi de geniş kitle katliamına yol açacak silaha sahip değildi.

        Paris’te polisin silahını alarak eylemini yapma yoluna gitmeye kalkıştı.

        Londra eyleminde de benzer şekilde önce otomobiliyle terörünü estirdi, ardından ateş etti ve son noktada da polise bıçakla saldırdı.

        Buradan yola çıkarak Doç. Dr. Yalçınkaya’nın şu tezi önem kazanıyor:

        “Demek ki alınan tedbirler ve teröre karşı işbirliği sonucunu veriyor. Büyük olasılıkla DEAŞ eylemcileri Avrupa’da güçlü patlayıcılara artık ulaşamıyor...”

        Daha 1 yıl öncesine kadar Avrupa’nın merkezlerinde terör estiren DEAŞ’ın, etkisi yüksek silahlara ulaşamaz hale düşmesi kadar bu noktaya nasıl geldiği de önemli.

        FIRAT KALKANI

        Bunda Türkiye’nin Çobanbeyli ve El Bab operasyonlarının katkılarının kaçınılmaz olduğu kesin.

        Ne zaman ki Fırat Kalkanı operasyonları başladı, ardından Reina saldırısı sonrası DEAŞ’a karşı yoğun operasyonlar yapıldı, Avrupa gibi Türkiye’de de dilediği şekilde eylem gerçekleştiremez hale geldi.

        Avrupa’ya ulaşacak alanı kalmadı...

        Kalkanın kalkması halinde durumun hangi noktaya ulaşacağı da belli.

        Dolayısıyla aslında Türkiye’nin yarattığı bir ortamın huzurundan herkes yararlanıyor.

        Buna Avrupa da ABD de Rusya da dahil.

        Karşılığının aynı ölçüde olduğu ise söylenemez.

        AFRİN’DE YAŞANAN

        Münbiç’in ardından Afrin’deki Nevruz kutlamasında Rus Tümgeneral Andrey Volkov’un koluna YPG arması takarak dolaşması da bunun önemli bir göstergesi...

        Bundan sonraki sürecin böyle devam edeceği de görülüyor.

        Rusya ve bölge üzerindeki çalışmalarıyla bilinen arkadaşım Prof. Dr. Mitat Çelikpala’nın da dün vurguladığı gibi, “Büyük resimdeki anlaşma gerçekleşiyor”...

        Prof. Dr. Çelikpala’nın burada altını çizdiği, ABD ve Rusya’nın bölgedeki güç paylaşımı...

        Daha önemlisi, her ikisinin de bölgede seküler güç olarak gördüğü PYD/YPG, dolayısıyla PKK’yı kendine ortak alıyor olması...

        ABD ve Rusya’nın, bölgedeki oyunlarını kiminle dizayn edeceğinin kesinleşmesi...

        Sahada rahat hareket etmek için tek aktör olarak PYD’yi tercih ettiklerini açıkça gösteriyor.

        Bu önümüzdeki günlerde başlaması muhtemel Rakka operasyonu için de bir gösterge. Ancak unutulmaması gereken bir nokta var ki, gevşek aktörlerle kurulan oyun tam oturmaz, rüzgâra göre değişir...

        Sonrasında güçlü aktörlere ihtiyaç duyulduğunda ise eski şevk ve güçle bırakın işbirliğini, tokalaşma dahi olmaz.

        Bu da bir süre sonra karşılıklı yaptırımların kapısını aralar, istenmeyen sonuçlara yol açar...

        Dilerim taraflar bunun maliyetini de önceden hesaplıyordur.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar