Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        “İKTİDAR, muhalefet ve muhalefete muhalefet var...”

        Bir büyüğümün dün söylediği bu söz, TBMM’deki tabloyu en iyi özetleyen cümleydi.

        Bu tablodan koalisyon çıkar mı veya sağlıklı işler mi?

        Orası şu an için meçhul.

        Nedeni de partilerin 7 Haziran öncesindeki tavrını sürdürmesi...

        Görmeleri gereken, dünün güneşi ile bugünün çamaşırı kurutulamayacağı gibi 7 Haziran öncesindeki paradigma ile de bugün okunamaz.

        Daha da önemlisi, makul olana yaklaşılması zorlaşır; çatlak da ayrışmaya dönüşür.

        Ancak muhalefet AK Parti’yi anlama çabası gösterir, AK Parti de muhalefeti ve kendi gerçeğini görürse sonuç alınır.

        Partiler açısından değerlendirirsem.

        HÂKİMLİK BİTTİ

        AK Parti, Meclis Başkanlığı’nı almakla siyasi moral kazandı.

        CHP’nin adayı Deniz Baykal’a sempatik davranarak, cesaretlendirerek oyununu iyi oynadı; hem kendi adayını seçtirdi hem de % 60 bloku çatlattı.

        Ancak milletvekillerinin hiçbirisinin istemediği seçime de bir o kadar yakınlaştı.

        Daha önemlisi, arzu etmediği bir şartla koalisyonu kabul etmesi için milletvekillerinden gelebilecek baskıları kolaylaştırdı.

        İlk grup toplantısı ve partide yaptığı konuşmalarından yola çıkarak şunu söyleyebilirim; AK Parti’de durumu en iyi okuyan Genel Başkan Davutoğlu.

        Bir de dünkü açıklamasına yansıdığı gibi Bülent Arınç...

        Bütün bunlara karşın partide var olan, “Tek başına iktidar olmadıktan sonra ha % 41, ha % 35 olmuş ne fark eder?” görüşüne katılıp seçimi zorlayabilir.

        Ancak AK Parti’nin bu aşamada görmesi gereken, tek başına iktidar olamadığı ve “hâkim parti” özelliğini de kaybettiğidir.

        Bunu da hem bürokrasinin hem de kamuoyunun kabullenmesidir.

        Hemen yapılacak seçimden yine birinci çıkabilir, ancak muhalefetin daha fazla milletvekiliyle ikili koalisyonu kurma ihtimalini de göz ardı etmemesi gerekir.

        PARADİGMA DEĞİŞİMİ

        Benzer durum muhalefet için de geçerli.

        Daha az sayıda milletvekili çıkarması, liderlerinin sorgulanmasını getirir.

        Dolayısıyla daha kolay olan, “birlikte kendi gerçeklerini kabul etmeleri” yoluna gitmeleri, ülke için de sağlıklı sonuç getirir.

        Nitekim, TBMM Başkanlığı seçiminde Baykal’ı aşamaması bir yana bırakıldığında, seçim öncesi ve sonrası başarılı taktikler uygulayan CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun bu gerçeği gördüğünü sohbetimizden biliyorum.

        Milletvekillerinin seçime gitmek istemediği, sosyal haklarını kazanana kadar Meclis’te bulunma kararlılığı sergilediği TBMM’de, siyasi parti yönetimlerine iki yol kalıyor.

        Ya her şeyi göze alıp seçime gidecekler ya da yeni bir paradigma oluşturacaklar.

        Bu değişim yeni bir dil, söylem üretir, partileri asgari müşterekte buluşturur.

        Sonrası da kendiliğinden gelir.

        Özetle, bugünkü Meclis yapısında kimsenin diğerini ötekileştirme veya kendini ayrıştırma şansı yok.

        Bunun örnekleri bir hafta sonra ortaya çıkacak.

        Çünkü atılacak adımlar, verilecek teklifler meydanlarda söylendi, çoğunluğu da benzerdi.

        Şimdi, “Ben de istiyordum ama o verdiği için desteklemiyorum” deme şansınız olmadığı gibi, birlikte oy vermeme yönüne de gitmeniz olanaksızdır.

        Paradigma değiştirmekten başka da kolay yol yoktur.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar