Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Tuttuğumuz takım ille de şampiyon olacak. Mümkünse de her sene. Yarıştan erkenden koparsan da vay o kulübün haline.. Tek suçlu yönetim. Dönem dönem tüm kulüplerimiz yaşadı böyle süreçleri. Bu sezon Fenerbahçe’de olduğu gibi. Hatta orada bir de baş suçlu Aziz Yıldırım var. Her maç istifa sesleri. Hele hele son maçta bitime 22 dakika kala başlayan protestolar. Futbol bu, her şey olur ama kimin umurunda. Yeter ki başkan bıraksın. Ali Koç’un başkanlığını bu grup kadar Ali Koç’un kendisi bile istemiyordur! Elinde sihirli değnek olmadığını da biliyor, takımı ilk sezonunda şampiyon yapabilmenin zorluğunu da. Gerçekler de ortada, UEFA kriterleri de. Ama söz ağızdan çıktı bir kere. İlk kongrede aday olacak elbette. Ekibini de oluşturmaya başladı zaten.

        Evet Aziz Yıldırım yıprandı. Yıllardır yaşananlar kimi yıpratmaz ki? Yanında birkaç yönetici ve kendisi. Adam adeta tek başına savaşıyor.

        Bitmek bilmeyen 3 Temmuz süreci. Peki bu çorabı bu kulübün başına Aziz Yıldırım mı ördü? Hayır. Bunun sorumlularından bazıları bugün Silivri’de sanık sandalyesinde hesap veriyor. Tutuklu yargılanan var, tutuksuz yargılanan var. Tutuksuzların çoğunluğu düz polis memuru. Kumpasın proje ekibi nerelerde acaba? Hesap sorması gereken pek çok 3 Temmuz mağduru ise Silivri’ye gelmiyor bile..

        Yargıtay kararını bir türlü açıklamıyor, sanıklar da bu durumdan yararlanıyor. Cuma günü yine Silivri’deydim. Sanıklar savunmalarını yaparken Yargıtay kararının açıklanmadığını, dolayısıyla da Fenerbahçeliler’in beraatinin kesinleşmediğini dile getirdiler. Yani “Fenerbahçe suçlu, biz masumuz” dediler.

        Kurşunlanma olayı aydınlatılamadı bile. Fenerbahçe’deki başarısızlığı, çalkantılı, bitmek bilmeyen kaos günlerini sadece saha sonuçları ile mi bağdaştıracağız?

        Peki Aziz Yıldırım ne istiyor? Yargıtay’dan bir an önce kararın çıkmasını. Ardından da verecek bazılarının beklediği müjdeyi! Belki o kadar da bekletmeyecek meraklıları. Sonrası mı? Onu şimdiden kestirmek zor.

        Bu kadar sorunla başa çıkmak kolay mı? 6 yıldır çekmediği eziyet kalmadı. 7/24 Fenerbahçe için harcanan bir mesai, sabah akşam mahkeme kapıları. Herkesi yıldırdılar, Yıldırım’ı yıldıramadılar. Herkes pes ederdi, Yıldırım etmedi. Umarım yine pes etmez. Hesap da henüz kapanmadı. Hesabı kapatmak için de kimse Yıldırım kadar ailesinden, işinden gücünden, sağlığından ödün vermez.

        Bunca fedakarlığın, bunca özverinin de en azından bir şampiyonluk, Avrupa’da bir kupa ile taçlanması gerekir. Yine bana kızanlarınız olacaktır ama sizler gibi düşünmek zorunda değilim. Bu da benim fikrim.

        DAVAYA SAHİP ÇIKMAK

        Kumpas davasında ilk tahliye cuma günü çıktı. Fenerbahçe’nin doğrudan zarar gören taraf olarak “müşteki” olma talebi ise aynı duruşmada reddedildi. Gerekçesi de suçtan zarar görmediği şeklindeydi. Şahısların suçtan zarar gördükleri gerekçesiyle katılma talepleri kabul edildi.

        Acaba gerçekten öyle mi? Avrupa kupalarına katılımı engellenen, futbolcuları kaçan, hisseleri değer kaybeden Fenerbahçe zarar görmedi mi? Oysa ki bu kulübün 6 yılda doğrudan ya da dolaylı yoldan zararı belki de milyar dolar. Manevi yönden zararı zaten parayla pulla ölçemezsiniz.

        Hafta başında yazdım. “Fenerbahçeliler 3 Temmuz’u unuttu, sadece saha sonuçlarına bakar oldu” dedim. 3 Temmuz daha bitmedi. Yol uzun. Fenerbahçe hakkını aramaya devam edecektir de kolay olmuyor. İşte bakın mahkeme “zarar görmemiştir” dedi. Evet bunun kararını vermek bu mahkemenin işi olmayabilir, Fenerbahçe Kulübü konuyu ilgili mahkemeye taşıyacaktır da insanları yalnız başına bırakmamak gerekir. Hangi birine yetişsinler? Davaların peşinden koşmaktan kendi bürolarının yolunu unuttular. Taraftar sosyal medyada “Federasyona da UEFA’ya da davalar açacağız” diye esip gürlese de davaya eski günlerdeki gibi sahip çıkmıyor. İşin önce Türkiye ayağı bitsin de UEFA’ya sıra gelir. Bunun için de güç birliği gerekir, davayı sahiplenene köstek değil destek olmak gerekir.

        DİK AMA BOŞ KONULUYOR

        Açıkçası Advocaat beni hayal kırıklığına uğrattı. Saha sonuçlarını zaten bir kenara atıyorum. Söylemleri çok şaşırttı. Haftalardır futbolcuları aşağılıyordu, şimdi kulübü de küçük düşürücü konuşmaya başladı. Hatta yönetime de sanki aba altından sopa gösterir bir hali var.

        Bir de “Ne yapmamız gerektiğini biliyorum ama..“ tarzından ifadeleri. Her seferinde teşhisi koyduğunu söylüyor da reçeteyi yazamıyor, tedaviyi yapamıyor bir türlü.

        Sonrasında “Bunu oyunculara sorun, dürüstlerse söylerler, “Belki bir gün gerçek hikayeyi size anlatırım”, “Bir şey söylerdim ama söylemiyorum” gibisinden kuşkulandırıcı, kafa karıştıran cümleler.

        Ama “Bu takım büyük maçları hep iyi oynadı, küçük takımlara karşı takıldı. Neden acaba?” sorusunun cevabını veremiyor. En doğru tespiti yapması gereken kişi olmasına rağmen..

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar