Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Naim Süleymanoğlu, sadece Türkiye’nin bir büyük şampiyonu değil, cihana hükmeden, tarihi yıldızlardan biri... Bundan önce yerkürede yetişen büyük şampiyonlar gibi, bundan sonra da sahne alacak bütün yıldızlar gibi, tarihte yerini aldı ve de hiç silinmeyecek...

        1936 Berlin’den 1968 Mexico City’ye kadar süren güreşteki Olimpiyat hegemonyamızdan sonra, tel tel döküldüğümüz organizasyonlara isyan etmenin ve Seul 88’le, halterli şahlanışımızın da, bir milleti ayağa kaldırmanın ve moral değerlerini yeniden yükseltmenin adı oldu Naim... Bütün bir ülke gençliğinin kahramanı, sadece, spor yapanların idolü değil, edebiyatta, sanatta, kültürde, iş dünyasında gelişmiş ülkelerin insanlarıyla rekabetin de cesareti oldu...

        Onun açtığı yol, “Ben de zirveye çıkabilirim”i dedirtti... Ve o yoldan ikinci bir kahraman 3 Olimpiyat şampiyonluğu yaşatan Halil Mutlu’lar, iki altınlı Hamza’lar, Olimpiyat ve Paralimpik Oyunları’nda rekorlarına devam eden Korhan Yamaç’lar, Nazmiye’ler, Nurcan’lar, Taner’ler yürüdü... Neslihan’lar, Nevriye’ler, Nevin’ler, Elvan’lar, Servet’ler, Arda’lar, Hidayet’ler, geldi spor alanlarımızı şenlendirdi, ülkemize prestij kazandırdı... Naim, bir sporcunun ötesinde işler yaptı ve gitti...

        DÜNYAYLA PAYLAŞAMADIK

        O bize çok büyük mutluluklar yaşattı ama biz ne yazık ki onu, yaşatamadık... Aslında üzerine çok titredik, dokunulmazlık atfettik, çok sevdik ama sağlık sorunlarına kalıcı bir çözüm üretemedik... Dünya Halter Federasyonu’nda başkan yardımcılığına, tüm ülkelerin ittifakıyla ve delegelerin oybirliği ile seçildi ama o toplantılara gidip gelmedi... Dünyanın pek çok ülkesinden VIP davetleri alıyordu, Türkiye’de sporu sevdirme toplantıları düzenleniyordu ama katılamıyordu...

        2002 sürecinde Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü’ne atandığımda ilk iş, makamımızın VIP odasını ona tahsis ettiğimiz halde kullanamadı... Hepsinde de sorun, sağlık problemleri yaşaması ve bunları, bir türlü aşamayışımız...

        2008 yılında çıkardığımız kanunun yönetmeliği, hala hazırlanamadığı için Naim’i, “Devlet Sporcusu” ilan ettik ama bu unvanla buluşturamadık, yeşil pasaport veremedik, VIP’ten uçuramadık... Şeref aylığı, bağlanmış mıydı, emin değilim...

        Yani başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere, iktidar muhalefet destekli başarılı sporcular için devletin tüm imkanlarını seferber ettiğimiz ve organ nakli, hastane mesaileri dahil, milletçe kenetlendiğimiz halde, Naim için çare olamadık...

        Şimdi bize düşen görev Naim Süleymanoğlu adını, bir tane çok büyük bir spor tesisinde ve ülkenin her tarafında yaşatmaktır... Kalbimizdeki yerini, kabrindeki Naim’le yaşatmak, ders kitapları dahil, her türlü sportif aktivitelerde yeşertmek gerek...

        Tabii, yaşayan şampiyonlara da ölünce ahlanıp vahlanmak yerine hayattayken sahip çıkmak ve hak ettigi değeri vermek gerekir... Naim’den ihmal ettiğimiz ne varsa, hiçbirini, hayattaki şampiyonlardan esirgememek gerekli...

        BARİ NAİM’LERİN KIYMETİNİ BİLELİM

        Evet, Naim Süleymanoğlu’nu kaybettik kaybetmesine de, hiç değilse vefa duygusunu geliştirerek yaşatalım... Naim gibi, 3 kere Olimpiyat şampiyonu olan hayattaki tek sporcumuz Halil Mutlu’nun sağken kıymetini bilelim... Ahmet Ayık’tan Tevfik Kış’a, bütün efsanelerimize sahip çıkalım...Servet Tazegül, Bahri Tanrıkulu, Mehmet Özal, Şeref Eroğlu, Atagün Yalçınkaya, eski yeni bütün şampiyonlarımızı, kenarda unutturmaya terk etmeyelim...

        Spor düşmanı yöneticiler yerine, bu büyük Türkiye takımına monte edelim... Kıskanmayalım, kıskananlara yem etmeyelim... Bir federasyon başkanı veya bir sporcuyu, aylarca randevu kapılarında rencide etmeyelim...

        Spora, sporcuya ve ülke gençliğine ihanet edenlerden olmayalım... Naim’de yapamadığımızı, diğer şampiyonlarda yapalım... Sporcudan öte bir şey olan Naim’i anlayalım, anlayabilenlerle çalışalım...

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar