Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Singapurlu yönetmen Boo Junfeng’in yazıp yönettiği “Çırak” (Apprentice), geçtiğimiz yıl Cannes’da “Belirli Bir Bakış” bölümünde gösterilmişti. Film bir cellat çırağının bakış açısından idam cezasını mercek altına alıyor

        İdam cezasını savunanlar, caydırıcı özelliğinden söz ederler. Karşı olanlarsa devletin hiçbir insanın canını almaması gerektiğini savunurlar. “Çırak” (Apprentice) tüm bu tartışmalara “olay mahalli”nden, yani idamın fiilen gerçekleştiği yerden bakıyor. Benzer filmlerden farkı, bir idam mahkûmunun öyküsünü anlatmıyor oluşu...

        Hikâye, genç cezaevi görevlisi Aiman (Firdaus Rahman) ve cellat Rahim (Wan Hanafi Su) arasındaki usta – çırak ilişkisi üzerinden ilerliyor. Aiman’ın babasının yıllar önce aynı cezaevinde Rahim tarafından idam edilmiş olması ve bunu herkesten saklaması, gerilimi artırıyor. Kaldı ki, Aiman’ın kendi isteğiyle cezaevinde çalışması ve Rahim’in çırağı olması, ilk başta uzun vadeli bir planın parçaları gibi görünüyor. Ama film ilerledikçe Aiman’ın idam konusundaki görüşlerinin ve kafasından geçenlerin ne olduğu bir türlü netleşmiyor. Bir süre sonra Aiman’ın babasının idam edildiği yere doğru adeta bilinçsizce sürüklendiğini ve olayı gözlemci olarak yaşamak istediğini fark ediyoruz.

        İDAM KARŞITI BİR FİLM

        İnfaz öncesi idam süreci sadece teknik bir olay olarak gösteriliyor. Mesela, her şey ip seçimiyle başlıyor. Ardından idamın gerçekleştirdiği yeri ve mekanizmanın nasıl çalıştığını görüyoruz. Son aşamada ise idam mahkûmları çıkıyor karşımıza ve olayın rengi değişiyor. Yönetmen, idamla geniş kitleler arasındaki ilişkinin bir temsilini ortaya koyuyor sanki. Uzaktan bakarken fikirlerden yola çıkmak mümkün ama idamın kendisi çok başka bir gerçeklik...

        Rahim idam konusunda Aiman’ı eğittikçe ve bir cellat olarak kendi konumunu ortaya koydukça mesele netleşiyor. Tam da bu noktada, Boo Junfeng’in bir söyleşisinde, Rahim’in iş disiplini, vicdan ve idam üzerine görüşlerinin cellatlar arasında çok yaygın olduğunu söylediğini belirtelim. Özünde idam karşıtı bir film bu... Ama yönetmen, idam karşıtı düşüncelerini seyirciye dayatmıyor. Duygu sömürüsüne girmiyor, idam konusunda kendi kararımızı vermemizi istiyor ve öyküyü serinkanlı bir biçimde anlatıyor. Sonuçta, çok çarpıcı ya da etkileyici bir yere varmıyor belki ama idam üzerine düşündürmeyi başarıyor.

        Filmin notu: 6.5

        İstisnai Alman

        Alan Judd’un “The Kaiser’s Last Kiss” romanından uyarlanan “İstisna” (The Exception), 1940’ta Nazilerin yükseliş döneminde geçiyor. SS’lerin Polonya’da yaptığı katliama tanık olan Yüzbaşı Brandt (Jai Courtney) Hollanda’da sürgünde bulunan Alman Kralı Kaiser II. Wilhelm’i (Christopher Plummer) korumak üzere görevlendiriliyor. Brandt, Kaiser’in hizmetçisi Mieke (Lily James) ile ilişki yaşarken Gestapo bölgedeki bir İngiliz ajanının peşine düşüyor...

        II Wilhelm, Himmler gibi tarihi şahsiyetleri hayali karakterlerle buluşturan “İstisna”, Christopher Plummer ve Lily James’in oyunculuklarıyla öne çıkan, prodüksiyon kalitesi yüksek, romantizm soslu oyalayıcı bir gerilim. Ama iz bırakacak kadar sağlam bir öyküsü yok. Sonuçta, “iyi ve kötü Almanların” arasında kalan bir Yahudi’nin öyküsünü seyrediyoruz. Kaiser filmde, haksızlığa uğradığını düşünen, öfkeli ama iyi kalpli bir Avrupa aristokratı olarak çiziliyor. Filmin kırılma anı olan yemek sahnesinde Himmler vicdansız bir soykırımcı, Kaiser ise “ölçülü ve vicdan sahibi bir Yahudi düşmanı” olarak gösteriliyor. Kaiser, Nazizm’in gideceği uç noktaları gördüğü bu sahnede ne yazık ki kendi ırkçılığıyla hesaplaşmıyor. Oysa Yahudi soykırımı, kökeni yüzyıllar öncesine giden ırkçılığın bir sonucu değil mi? Sonuçta, biraz fazla iyi niyetli bir film...

        Filmin notu: 5.5

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar