Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yapay zekâ, sanal gerçeklik, siber dünya, makine – insan birleşmesi gibi ileri teknoloji uygulamalarına rağmen sorunlar bitmedi! Yaşam kalitesinin düştüğü, mutsuzluğun, şiddetin ve sömürünün arttığı yakın geleceği anlatan bilimkurgu filmleri genellikle “siberpunk” başlığı altında değerlendirilir. “Kabuktaki Hayalet”in gösterimde olduğu günlerde en iyi siberpunk filmlerini hatırladık.

        1. Blade Runner 1982

        Philip K. Dick’in romanından uyarlanan film, insan ve insanın kendi suretinden ürettiği androidler arasındaki farkların ya da farksızlıkların keşfine çıkıyor. İleri teknoloji şirketlerinin “tanrı” rolünü oynamaya kalktığı bir dünyada, varoluşunu sorgulayan isyankâr androidlerin yanı sıra insan olduklarını sanan sahte hafızalı androidler de var. Ridley Scott’un melankolik bir kara film lezzetinde çektiği film, karanlık gelecek tasarımıyla bilimkurgu sinemasını derinden etkilemişti.

        2. Matrix 1999

        Wachowski kardeşlerin başarısı, edebiyat ve sinemadaki siberpunk geleneğini özümseyip üstüne özgün bir aksiyon estetiği koymaları... Makinelerin gezegene hâkim olduğu gelecekteki isyanın en hoş yanı, simülasyonun da bir hesaplaşma alanı olması... Bu da özgün ve ilham verici görsellikte bir siberpunk dünyasının ortaya çıkmasını sağlıyor. Hacker Neo’nun “uyanarak” isyana önderlik etmesinin filme verdiği destan havasını unutmayalım.

        3. Terminatör 2: Mahşer Günü 1991

        (Terminator 2: Judgment Day) Düşük bütçeli ilk filmin başarısı üzerine yönetmen James Cameron, “makine – insan çatışması” temasını derinleştirdi. İlk filmin robotu Terminatör, artık iyilerin yanındaydı ve insansı özellikler kazanarak duygusallaşıyor, fedakâr bir kahramana dönüşüyordu. T-1000 ise olağanüstü dönüşüm yeteneğiyle çok güçlü, ürpertici bir robottu ve makinelerin korkunç yüzünü temsil ediyordu. Özel efektler, çağının ötesindeydi...

        4. Gerçeğe Çağrı 1990

        (Total Recall) Philip K. Dick’in hikâyesinden uyarlanan film. Hafızanın sahte anılarla yüklenmesi, kimlik kaybı, gerçeklik ile hayallerin birbirine karışması gibi motifleri işler ve şirketlerin her şeye hâkim olduğu bir geleceğin endişelerini hissettirir. Yönetmen Paul Verhoeven’in ustalıkla kurduğu dünyada, teknoloji ilerlerken insanlık geriye gitmiş; gezegenler sömürgeye dönüşmüş, yoksulların yerini ucube mutantlar almıştır. Quaid’in gerçek kimliğini arayışı, şirket iktidarına karşı bir savaşa dönüşür....

        5. Robocop 1987

        Ölmüş polisin bedeni, başarıya ulaşamamış bir “robot polis projesi”yle birleştirilir... Polis teşkilatının özelleştirildiği bir çağda geçen film, yer yer kara mizahı da kullanan, kanlı bir bilimkurgu. Acımasız liberalizmin hüküm sürdüğü Reagan döneminin sancılarını ve geleceğe dönük korkularını yansıtan film, makine – insan bütünleşmesine kaygıyla bakıyor. Yönetmen Paul Verhoeven, Detroit’i, karanlık caddeleri ve terk edilen fabrikalarıyla post endüstriyel bir dekora dönüştürüyor.

        6. Ghost in the Shell 1995

        İnsanların bilgisayarlara ve birbirlerinin beyinlerine bağlanabildiği bir gelecekteyiz... Gizli bir güvenlik biriminde çalışan Binbaşı Motoko, Puppet Master adlı hacker’ın peşine düşer. Araştırma derinleştikçe sahte hafızalar, makinelerin içindeki “hayaletler” ve derin devletin karanlık projeleri çıkar karşısına. Asıl mesele, Puppet Master ve Motoko’nun siber dünyada kurduğu iletişimde gizlidir. Japon anime geleneğinin siberpunkla buluştuğu varoluşçu bir bilimkurgu klasiği...

        7. Tuhaf Günler 1995

        (Strange Days) Başkalarının anılarını onların gördüğü ve duyduğu gibi yaşamanızı sağlayan sanal gerçeklik teknolojisi, insanlarda bağımlılık yaratmıştır... Bu işin ticaretini yapan eski polis Lenny, bir cinayet kaydıyla karşılaşır ve meseleyi araştırdıkça işler karışır. 1999’da geçen filmde Kathryn Bigelow, sanal gerçeklik üzerinden dipten dibe “ekran bağımlılığı”nı sorgulayarak modern dünya eleştirisi getiriyor...

        8. Varoluş 1999

        (Existenz) Yönetmen David Cronenberg, insanın şiddet dolu kurmaca dünyaların içinde kaybolup gitmesinden duyduğu tedirginliği, “Videodrome”da (1983) televizyon bağımlılığı üzerinden anlatmıştı. Bu kez video oyunlarındaki sanal gerçekliği konu alıyor. İnsanların sinir sistemlerinden bağlandığı yeni video oyunun ilk denemesinde gerçeklikle kurmaca arasındaki sınırlar belirsizleşir ve film rahatsız edici imgelerle dolu bir kâbusa dönüşür.

        9. Akira 1988

        III. Dünya Savaşı’nın ardından kurulan Yeni Tokyo’dayız. İktidar yozlaşmış politikacılar ve sertlik yanlısı ordunun elinde. Sokaklar suç çeteleri, uyuşturucu bağımlıları ve isyancılarla kaynıyor. Böyle bir kaosun ortasında Tetsuo adlı özgüvensiz ve sorunlu genç, kazandığı güçlerle şiddet saçarken, üç medyum çocuk da onu durdurmaya çalışıyor. Her şey toprağın altına gömülmüş Akira adlı bir güçle ilgili... Katsuhiro Otomo’nun yönettiği film, gençlik öfkesi, isyan ve şiddeti anlatan bir Japon animesi...

        10. Johnny Mnemonic 1995

        Çok iyi bir film olmasa da, siberpunk geleneğini derinden etkileyen “Neuromancer” romanının yazarı William Gibson’a ait senaryosu nedeniyle burada olmayı hak ediyor. Film, verilerin insan beyninde saklandığı bir dönemde bir “veri kuryesi”nin öyküsünü aksiyon formatında anlatıyor. Asıl mesele ise şirketlerin her şeye hâkim olduğu karanlık bir gelecek ve ileri teknolojinin ortaya çıkardığı virütik bir salgınla ilgili... Türünün saf bir örneği.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar