Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        KIYMETLİ dostlar! Allah Teâlâ’dan rahmetini umarak korkmak lazımdır. Bir müminde olması gereken asıl korku ise, bizleri sayamayacağımız kadar çok nimetin içinde, sağlık, sıhhat, afiyetle yaratan, emir ve yasaklarını, dinini bizlere öğreten ve o dini yaşayabilecek bir ortamı sunan, kusurumuzu, günahımızı affetmek, duamızı kabul etmek için adeta bahaneler yaratan, senelerce adını anmasak, hatta bazıları inkâr etse bile, başı her sıkışanı, kapısını her çaldığında asla reddetmeyen, geri çevirmeyen Rabb’imiz Allah Teâlâ’nın huzuruna çıkarıldığımızda, günahlarımızı görüp mahcup olma korkusudur.

        Hesaba, cennete, cehenneme, azaba gelmeden şu manzarayı gözünüzün önünde bir canlandırın. Melekler huzur-u ilâhiye getirdiler, amel defteri açıldı. Hazret-i Allah’ın ihsanları, ikramları bir tarafta; kulun isyanları, günahları, rezaletleri yani nankörlüğü diğer tarafta.

        Bu dünyada bile, bizlere iyiliği dokunan bir kişiye nankörlük etmemek, ona karşı mahcup olmamak için yeri gelir ne zahmetlere katlanırız. Ancak “Nimetin asıl sahibine karşı mahcup olur muyuz?” diye bir kez aklımızdan geçirmeyiz.

        “Şunu yaparsam şu kadar günah, bunu yaparsam, bu kadar sevap” diye hesabı kitabı kendi aciz aklımızca yaparız. Cehennemden, kabir azabından da korkarız, inkâr etmeyiz hâşâ ama “Allah Teâlâ’nın huzuruna çıkartıldığımda, sadece bu günah-sevap tüccarlığımı pazara serseler, mahcubiyetten cehenneme atlayasım gelir!” diye de düşünmeyiz.

        Dostlar! Allah (CC) dostlarından bir zât, bir gün vaazda cemaate şöyle seslenmiş:

        “Ey cemaat! Siz yarın kıyamet gününde Allah’ın kullarına öyle uzun uzun sorular soracağını mı sanıyorsunuz? Bir şey soracak, hesap bitecek.

        ‘Ey kulum, ben sana şahdamarından daha yakındım, her anında yanındaydım da, sen neredeydin!’

        Başka soruya gerek kalmayacak. Tabii bu hitap karşısında artık utanır mıyız, sevap-günah tablolarımızı mı çıkartıp sunarız, ‘Bak şurada şu kadar namaz kılmıştım, burada bu kadar zekât vermiştim!’ der miyiz, Allah Teâlâ muhafaza etsin ama mahcubiyetten cehenneme atlayasımız mı gelir, orası bilinmez...

        Mümin kişinin bu soruya vereceği cevabı düşünerek yaşaması icap eder vesselam...

        ***********

        KENDİNİ GÜNAH İŞLEMEKTEN ALIKOYAMAYAN ADAM

        BELH sultanı iken tacını tahtını terk ederek kendini Allah (CC) yoluna veren İbrahim Ethem Hazretleri’ne; kendini günah işlemekten alıkoyamayan ama bu durumdan kurtulmak için çareler arayan bir adam gelmiş. Adamcağız nasıl bir vicdan azabı çektiğini, derdine derman olmak üzere arz etmiş. Bu adam ile İbrahim Ethem Hazretleri arasında şöyle bir konuşma geçmiş:

        - Efendim, bendeniz günahlarımdan dolayı çok sıkıntı çekiyorum. Bana bu durumdan kurtulmam için nasihat edin de günah işlemekten kurtulayım. Vicdan azabından kurtulup huzur bulayım!

        - Peki tamam. Sana altı tane nasihat vereceğim. Bunları tutarsan kolayca günahlarını terk edip huzura kavuşursun.

        - Eyvallah. Bu kadarcık nasihat ne ola ki! Siz buyurun, hemen tutarım.

        - Günah işleyeceğin vakit iyi düşün! Kendisine karşı isyan edeceğin Allah’ın (CC) mülkünde oturma, çık git! O’nun (CC) mülkünün dışında işle günahını!

        - Mümkünatı yok, Allah’ın (CC) mülkü olmayan yer var mı ki? Siz diğerini buyurun.

        - Tam günah işleyeceğin vakit iyi düşün. İsyan edeceğin Allah’ın (CC) sana verdiği rızkı yememeye söz ver, sonra isyan et!

        - Ben O’nun (CC) verdiği rızkı yemeden nasıl yaşarım? Başka rızık veren yok ki onunla yaşayayım. Siz sonrakini buyurun.

        - Aklına günah işleme fikri gelince Allah’ın (CC) seni görmeyeceği bir yere git. Allah’ın (CC) hükmünün geçmeyeceği bir yerde günah işle. Ta ki hesap verirken “Ya Rabb’i! Ben bu günahı hükmünün geçmediği bir yerde işledim” diyebilesin.

        - Bu nasıl mümkün olur? Allah’ın (CC) görmeyeceği yer yok ki oraya gideyim.

        - Azrâil gelince de ki: “Kaza namazlarım var, ödenecek borçlarım var. İzin ver de onları kılayım, borçlarımı ödeyeyim. Sonra gel!”

        - Bu da mümkün değil! Azrail’i şimdiye kadar kim durdurabilmiş ki ben durdurayım? Ölümün ileri veya geri alınmayacağını bilmiyor musunuz? Siz diğerlerini söyleyin.

        - Kabre girince sual için gelen Münker ve Nekir meleklerine de ki: “Ben sizi tanımıyorum, suallerinize de cevap vermiyorum, çekilin gidin buradan!”

        - Buna kimin gücü yeter? Siz ötekini buyurun.

        - Mahşerde sevap ve günahlarının tartıldığı sırada, terazinin günah kefesinden, günahın fazlasını al götür, kimsenin görmeyeceği bir yerde sakla. Böylece günahından kurtul.

        - Mümkünatı yok! Melekler var, koskoca mahşer halkı orada. Tek günahımı bile bağışlamazlar bana. Hepsi de terazinin gözünde tartılır, benden hesabını sorarlar.

        - Mülkünde oturduğun, verdiği rızkı yediğin Allah’a (CC) hem de O’nun her şeyi işitip gördüğünü bildiğin halde isyan etmek revâ mı? Azrail’i durduramıyorsun, sual meleklerine karşı koyamıyorsun, hesabını vereceğin günahlarının tekini dahi saklayamıyorsun, günaha nasıl cesaret ediyor, nasıl işliyorsun?

        Bu sözleri duyan adam ellerini kaldırmış.

        “Teslim! Ya İbrahim, teslim!” demiş. “Bundan sonra günah işleyeceğim zaman bunları tek tek hatırlayacağım, sonra da nefsime şöyle diyeceğim:

        Ey nefis! Mülkünden dışarı çıkacaksan, verdiğin rızkı yemeden yaşayacaksan, görmediği yeri bulacaksan, Azrail’e dur diyeceksen, sual meleklerini kovabileceksen, günahlarından fazla gelen kısmı saklayabileceksen ben de seninleyim, işleyelim günahı. Bunları yapmaya muktedir değilsen ey nefis, hiç boşuna uğraşma, sana günah işletmem, otur oturduğun yerde.”

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar