Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        KIYMETLİ dostlar! Peygamber Efendimiz’in (SAS) dünyayı teşrif ettiği, Medine’ye hicret ettiği ve âlem-i ahirete göç eylediği 12 Rebi’ül-evvel’i yani Mevlid Kandili’ni önümüzdeki hafta inşallah idrak etmeye gayret edeceğiz. Bu vesileyle bazı hususları sizlerle paylaşmak istiyorum.

        “Peygamber Efendimiz” diyoruz mesela. O’ndan (SAS) bahsederken, herhangi bir cümle söyler gibi konuşulmaz. “Peygamber Efendimiz” denildiğinde hemen “Sallallahu aleyhi ve sellem” denir. Peki neden? Çünkü Peygamber Efendimiz (SAS) sözü, ismi araya sıkıştırılacak veya unvanı öylesine konuşma arasında zikredilecek bir zat değildir. O sebepten herhangi bir bahsi konuşurken O’ndan (SAS) bahsedilirse muhakkak salât ü selâm getirilir.

        Fakat konuşma sadece Peygamber Efendimiz’e (SAS) hassa, O’na (SAS) mahsus bir şekilde konu işleniyorsa, zaten konu itibarıyla Efendimiz’i (SAS) övmek durumundasınız. Dolayısıyla konuşmanız fiili salât ü selâm olduğundan ayrıca salât ü selâm getirilmemesi mazur görülebilir, zira konuştuğunuz şeylerin hepsinde sadece O’ndan (SAS) bahsettiğiniz için hepsi bir salât ü selâm mahiyetindedir.

        Cenâb-ı Hakk, Kur’ân-ı Kerîm’inde şöyle buyurmaktadır:

        “Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber’e salât etmekteler. Ey iman edenler! Siz de ona salât ve selâm edin.” (Ahzâb-56)

        Es-Samed olan yani hiçbir mahluka ihtiyacı olmayan, bütün mahlukatının ihtiyacını gören Hazret-i Allah, bir tesbihi, bir duası olduğunu beyan ediyor. Ayette “salât ettiler” değil, fiilin devam ettiğine işaret eder şekilde “salât etmekteler” buyuruluyor.

        Ardından biz mü’minlere bir sorumluluk yükleniyor. “Ey iman edenler! Ey iman şerefiyle şereflenen ve bu şerefte olduğunu iddia edip iddia boyutunda kalmayan, hayatına tatbikle imanını gösterenler, iman kendisine sevdirilen, Allah’ın (CC) ‘el Mü’min’ isminden nasiptar olanlar! Siz de Nebi-i Zişan’a salât ediniz. Resul-i Kibriya (SAS) ile irtibatı koparmayın, tam bir teslimiyetle selâm edin.”

        SALÂT Ü SELÂM GETİRMEYENİN HALİ NE OLUR?

        Salât ü selâm ile ilgili, ne kadar şey bilsek de, ne kadar şey yazsak da bir kez salât ü selâm getirmenin ne sevabını ne de tadını vermez. Düşünün ki Efendimiz (SAS), “Bir kimse bana salât ve selâm ederse, Hazret-i Allah, ruhumu bedenime iade eder ve o selâmı alırım” buyuruyor. Yani Efendimiz’le (SAS) bizzat konuşmuş, selâmlaşmış oluyoruz her salât ü selâm edişimizde.

        Buraya kadar salât ü selâm edenin halini anlatmaya çalıştık. “Peki etmeyenin hali ne olur?” Ondan da biraz bahsedelim. Öncelikle, Allah’ın (CC) emridir, tutmayanı dilerse cezalandırır, ismi anıldığında etmeyene melekler beddua eder. Hatta bununla ilgili bir menkıbe var ki onu duyunca, bu bile adam olana ceza olarak yeter diyeceksiniz.

        Âlim bir zât bir gece rüyasında Efendimiz’in (SAS) meclisinde buluyor kendini. Peygamber Efendimiz (SAS) herkese ismiyle hitap edip hal hatır soruyor fakat bu zatın yüzüne bile bakmıyor. En sonunda o kişi, “Ya Resulallah bana niye selâm vermediniz? Ben de sizin ümmetinizdenim” deyince, Efendimiz (SAS) “Ben ümmetimi bana ettikleri salât ü selâmdan tanırım. Seni tanımadığıma göre, bu hususta bir eksikliğin olmalı” buyuruyor. Bunun üzerine o kişi, ölene kadar salât ü selâmı dilinden de gönlünden de düşürmüyor.

        Dostlar! O zât ömrünü Kur’ân’a, ilme, halka hizmete vakfetmiş birisiymiş ki salât ü selâmdaki eksikliği böyle nazik bir şekilde kendisine bildirilmiş. Bizlerin de bu eksikliğimizi fark etmemiz için Efendimiz’den (SAS) böyle bir ikaz beklememiz pek akıllıca olmayacaktır. Bizlerin yapması gereken, birbirimizi teşvik ederek ikaz etmek, bu husustaki bilgilerimizi artırmak ve din kardeşlerimizle vakti, fırsatı geldiğinde paylaşmak olmalıdır.

        SALÂT Ü SELÂM İLE İLGİLİ HADİSLER

        MEŞHUR hadistir, mealen özetini aktaralım. Ashab’dan Ubey bin Kâb (RA), Efendimiz’e (SAS) sorar:

        “Ya Resulallah! Duamın ne kadarını size salât ü selâma ayırsam iyidir? Dörtte bir nasıl olur?” Efendimiz (SAS), “Artırsan daha hayırlı olur” buyurur. Kâb (RA) artırır, ta ki en sonunda, “Duamın tamamını salât ü selâma ayırsam nasıl olur?” diye sorana dek. Efendimiz (SAS) o zaman, “İşte bu senin için kâfidir” buyururlar.

        Efendimiz (SAS) salât ü selâm ile ilgili o kadar büyük müjdeler veriyor ki; bunları duyduktan sonra insanın duasının tamamını buna ayırası geliyor. Dilerseniz, bu müjdeli hadislerden bazılarını, sizler için özetlenmiş mealleriyle hep beraber hatırlayalım ve salât ü selâmlarla şu satırları okuyalım...

        “Ashabdan sordular: ‘Ey Allah’ın elçisi! Sana selâm vermeyi anlıyoruz; peki, nasıl salât edeceğiz?’ Efendimiz (SAS) bu soruya cevaben namazların teşehhüdlerinde okumakta olduğumuz ‘Allahümme salli, Allahümme bârik’ duâlarını öğretmiştir.”

        (Hadis-i şerif - Buhârî, Tirmizî)

        “Bana salât ve selâm edin. Çünkü nerede olsanız salât ve selâmınız bana ulaşır.”

        (Hadis-i şerif - Ebû Dâvud)

        “Günlerinizin en üstünü cuma günüdür. O gün bana çok salât ve selâm getirin. Çünkü sizin salât ve selâmlarınız bana sunulur.”

        “’Ey Allah’ın Elçisi, senden sonra da salât ve selâmlarımız sana nasıl sunulur?’ diye sordular. Efendimiz (SAS) buyurdu ki: Allah, peygamberlerin cesetlerini çürütmeyi toprağa yasaklamıştır.”

        (Hadis-i şerif - Ebû Davud)

        “Yeryüzünde Allah’ın (CC) seyyah melekleri vardır; ümmetimin selâmlarını bana ulaştırırlar.”

        (Hadis-i şerif - Müstedrek)

        Kıymetli dostlar! Burada aktardıklarımız denizde damla miktarıncadır. Salât ü selâmla ilgili olarak daha birçok hadis-i şerif ve menkıbe aktarılabilir. Biz yerimiz elverdiğince anlattık. Fazlasını bulmak elbette lazımdır, ancak bu konudaki tüm hadisleri bilmek bir salât ü selâm etmez. Dillerimizi salât ü selâm ile tatlandırmak da lüzumludur, vesselâm.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar