Zenginin tatili fakirin 'like'ını yorar
KİME ne benim zavallı hayatımdan! Renksiz, heyecansız, tekdüze ‘yekpare bir an’ gibi geçip giden günlerimden, birbirinin aynı donuk kareleri kim, neden görmek istesin?
Ya da insanlar, içi birbirinden alakasız onlarca düşünceden karmakarışık olan kafamın üzerinde ne tarafa gideceğini bilemeyen saçlarımı, pörtlek gözlerimi, bir sakaldan çok alakasız bir yerde biten çalı çırpıyı andıran sakallarımın çevrelediği yüzümü görse ne olur görmese ne olur? Kimim ki lan ben, millet benim başı sonu belli manasız ‘story’lerimi takip etsin!
Böyle saçmasapan düşüncelerin içinde kulaç atıp dursam da sosyal medyadan uzak duramıyorum. Bu nur yüzümü olmasa da, gittiğim, gördüğüm yerlerin fotoğraflarını paylaşıyorum, ‘anlık’ videolar atıyorum... Belki bir yerlerde birilerinin ‘story’lerimi görüp beğendiğini düşünmek hoşuma gidiyor doğrusu!
Bu konuda yalnız da değilim biliyorum.
Eylül 2017 itibarıyla aktif Instagram kullanıcı sayısı 800 milyonu geçmiş. Günlük kullanıcı sayısı ise 500 milyon!
Her gün dünyanın dört bir yanından 500 milyon insan, başrolünde oynadığı kendi ‘hayatından’ kareler paylaşıyor.
Bu kendini, ‘hayatını’ görüntüleyip insanlarla paylaşma işi o kadar önemli ki akıllı telefonlar her yeni modellerinde en büyük yeniliği fotoğraf kalitelerinde yapıyorlar. Hayatlarımızı olduğundan daha fiyakalı göstermeye yarayan ‘filtre’, ‘efekt’ uygulamaları belki de en çok indirilen uygulamaların başında yer alıyor.
Birleşik Krallık’tan film yapımcısı Andrew Gemmell’dan, bütün bu ‘görünme-paylaşma’ işinin bir ‘tık’ ileri taşındığını zenginler arasında yeni bir trendin başladığını öğrendim geçenlerde.
‘OSCAR’LIK HAYATIM
Kraliçe’nin ülkesindeki varlıklı insanlar artık tatile çıkarken yanlarında gittikleri tropik yerlerde geçirdikleri her anı kaydetmesi için profesyonel ‘filmciler’ de götürüyormuş.
Videoların Youtube, Instagram gibi platformlar nedeniyle çok daha önemli hale geldiğini söyleyen Gemmel, “7 gün 24 saat hizmetlerindeyiz. Kameraların önünde rol yapmalarını istemiyoruz. Onlarla uyumlu bir şekilde hayatlarını kaydediyoruz” diyor.
İnsanların, “Madem akrabalarımdan, arkadaşlarımdan uzakta birkaç gün geçireceğim, öyleyse onlara şöyle eli yüzü düzgün şeyler göstereyim” diye düşündüğünü belirten Andrew Gemmel ve ekibi müşterilerine istediklerini sağlıyormuş.
Alan memnun satan memnun!
Gemmel, işi iyice büyütmüş ‘sosyal medyada’ hayatıyla ‘like’ kovalayan müşterilerinin havadan, karadan, denizden, sualtından ‘en janjanlı anları’nı yakalayabilmek için drone’lar, sualtı kameraları almış. Şimdiye kadar Sicilya’dan Masai Mara’ya kadar birçok yerde ‘hayat’ kovalamış, çektiği görüntülerin aldığı ‘like’ların haddi hesabı yok.
New York Smitten Films’in kurucusu Lisa Ridd, insanların bir yıl boyunca kendi cep telefonlarıyla çektiği görüntülerden ‘Oscar’lık ve de bol ‘like’lık filmler hazırlıyor. Yarım saatlik bir film 750 dolar! Ridd de Gemmel gibi ‘profesyonel tatil filmi’ işinin gittikçe büyüdüğünü anlatıyor: “Aileler, dostlarını çağırıp evlerinde patlamış mısırlarla ‘tatil filmi’ geceleri yapıyor.”
BİTMEYEN TATİLLER
1980’lerde her köşe başı ‘videocu’ olduğunda fotoğrafçılar her biri birer ‘The Shining’, ‘Elm Sokağı Kâbusu’, ‘Yaratık’ ayarında gerilim dozu yüksek nişan, düğün, sünnet ‘filmleri’ çekmeye başlamıştı. Hali vakti yerinde olanlar kendi kameralarıyla Lars Von Trier’in ‘dogma’sına tur bindiren ‘deneysel’ filmler çekebiliyordu...
Akıllı telefonlar sayesinde sosyal medyada paylaşılmaya başlanan videolar için insanların tatile ‘yönetmen’ götürmesi o günleri hatırlattı bana...
Hey gidi günler hey be!
Neyse nostaljiyi bir yana bırakırsak... Umarım bizim zenginlerimiz sosyal medyada paylaşmak için ‘tatil filmlerini’ bizim yerli dizi yönetmenlerine çektirirler...
Hem tatilleri bir türlü bitmek bilmez hem kötü oyunculukları göze batmaz! Like’a da like demezler...
