Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BBC’NİN 52 ülkeden 118’i kadın 135’i erkek 253 sinema eleştirmenine sorarak belirlediği ‘En İyi 100 Komedi Filmi’ listesinde dördüncü sırayı alan ‘Groundhog Day’in (Bugün Aslında Dündü) yaratıcısı, senaryo yazarı Danny Rubin’in “O senaryoyu bir haftadan az sürede yazdım” sözlerini okuyunca “Yok artık!” (belki biraz daha argosu) dedim kendi kendime...

        Bir yerel festivale katılmak için gittiği kasabada her sabah aynı güne uyanan bahtsız hava durumu sunucusu Phil Connors’ın, “Peki ya yarın yoksa? Bugün yoktu...” gibi beyin yakan repliklerinin 3-5 günde yazıldığına inanmak istemedim nedense!

        Nitekim, Rubin öykünün ilk tohumlarının filmin sinemalara gelmesinden 3 yıl önce atıldığını anlatıyor: “Los Angeles’ta bir vampir filmi izlerken ‘Sonsuza kadar yaşamak ne zaman eğlenceli bir şey ya da gereksiz olur? Bu durum bir insanı nasıl etkiler?’ diye düşündüm...”

        Danny Rubin, bu fikrinin sinema tarihinin en komik dördüncü filmi olabilmesi için 3 yıl beklemiş. Yazdığı öykü birçok yapımcı tarafından “Güzel ama filme çekilemez” diyerek geri çevrilmiş. Ta ki yönetmen Harold Ramis’in eline geçene kadar. Ramis’in desteğiyle 3 yıl boyunca onlarca uykusuz gece geçirmesine neden olan, günlerce kafasında tekrar tekrar yazdığı öyküyü bir haftadan kısa bir sürede senaryo olarak kâğıda dökmüş Rubin...

        SİNEMANIN AĞIR İŞÇİSİ SENARİSTLER

        Ucundan kıyısından, 90’larda, üniversitedeyken senaryo işine bulaşmıştım. ‘Olacak O Kadar’ın fırtına gibi estiği günlerde Levent Kırca’nın yazı grubuna girebilmek için birkaç ay 4. Levent’teki stüdyosunu yol etmiştim. Bırakın ‘Groundhog Day’ gibi bir başyapıtı, 1-2 sayfalık küçük bir skeç yazabilmek için geceboyu karnıma giren ağrıları ve sonunda pes edip kirişi kırdığımı hatırlıyorum.

        Türkiye’nin Oscar adayı olan ‘Ayla’ filminin senaristi Yiğit Güralp’in önceki gün sosyal medyada yaptığı açıklamayı okurken, 90’larda ‘yaratım sancıları’ çektiğim o günlere gidip, sinemada 1-2 saat içinde izleyip çıktığımız filmlerdeki sahnelerin, repliklerin beyazperdeye gelmeden önce bir insanın zihninde nasıl büyük güçlüklerle doğduğunu düşündüm.

        Geçenlerde Netflix ve benzeri platformlar sayesinde 2017’de yaklaşık 500 orijinal senaryoyla ‘altın çağı’nı yaşayan dizi sektöründe senaristlerin yaşadığı zorluklarla ilgili bir yazıya denk geldim New York Times’ta.

        ‘American Crime’ dizisinin ve yakında başlayacak ‘13 Reasons Why’ın yazarı Kirk A. Moore, uykusuz gecelerin ve litrelerce kafeinin ardından panik atak teşhisiyle hastanenin acil servisinde gözlerini nasıl açtığını anlatıyordu. Orijinal bir fikir bulup, onu kâğıda döküp, önce yapımcılara, sonra izleyiciye beğendirip hayatını kazanmak için gecesini gündüzüne katan ABD’de ‘senaristler birliğine kayıtlı’ 4129 senaristin durumunun da 3 aşağı 5 yukarı aynı olduğunu tahmin etmek için kâhin olmaya gerek yok...

        YAŞANANLAR BELGESEL OLACAK

        Soluksuz izlediğimiz dizileri, filmleri yaratan ama her zaman oyuncuların, yönetmenlerin gölgesinde kalan senaristlerin yaşadığı güçlüklere empatimden dolayı Yiğit Güralp’in, “Filmin yaratıcısını 9 aydır sosyal medya hesaplarından engelleyip, kimi oyunculara ‘Yiğit’le görüşmeni istemiyorum’ deyip sonra da ekip, insanlık ve sevgi üstüne röportajlar yaparak Oscar’a gideceklermiş” isyanına daha fazla kulak kabarttım.

        ‘Ayla’nın yaratım sürecinde yaşananlar nedeniyle ‘4 yıldır ne sağlığı kaldığını ne de huzurlu bir günü olduğunu’ belirten Yiğit Güralp’i aradım. Tam da filmin Oscar aday adayımız olduğu bugünlerde yönetmen, yapımcı ve oyuncularla arasında neler yaşandığını sordum.

        ‘Sınav’ gibi kült bir filmi ve ‘Kavak Yelleri’ gibi fenomen biri diziyi yazan Güralp, ‘Ayla’yı çocuğu gibi gördüğünü söyleyip bir polemiğe neden olmak istemediğini ve konuşmayacağını söyledi. Sadece şunu ekledi: “Ayla filminin yaratım sürecinde, çekim döneminde ve sonrasında yaşadıklarımı anlatan bir belgesel çekeceğim. Hiçbir maddi beklentisi olmayan bir belgesel. Amacım, genç senarist arkadaşlara bu sektörde nelerle karşılaşabileceklerini göstermek...”

        Umarım ‘Ayla’, çıktığı yolun sonunda Oscar’ı kucaklar...

        Ama yapımcısından yönetmenine, oyuncusundan teknik ekibine kadar herkesin “Bu film bir sevgi filmi” dediği ‘Ayla’, daha ilk adımında kendisini ‘yaratan’ senaristine liseli ergen gibi trip atıp sosyal medyadan engelliyorsa çok uzağa gitmesine gerek yok, öyküsünü anlattığı Süleyman Amca ile Ayla arasındaki dostluktan ‘vefa’ dersi almalı...

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar