Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        KATHRINE Switzer 12 yaşındayken bir gün koşmaya başladı. O güne kadar kendisini en mutlu eden şeyin bu olduğunu fark etti ve sonrasında da hiç durmadı. Mutluluğunun peşinden gitti. Bu tutkusunun bir gün tüm dünyada kadınların hayatını değiştireceğini bilmeden koştu...

        19 yaşına geldiğinde Syracuse Üniversitesi’nde bir yandan yazar olma hayalleri kurup bir yandan da her gün saatlerce mutlu mesut koşuyordu. Üniversitede bir ‘kadın takımı’ olmadığı için ‘erkek atletizm takımı’na girdi.

        Maraton koşmak istediğini ilk söylediğinde hocası Arnie Briggs önce güldü ve sonra ona bir kadının fiziksel kapasitesinin maraton mesafesini koşmak için yeterli olmadığını anlattı uzun uzun: “Kadınların çok zayıf olduğunu söyledi bana. Kendimi sakatlayabileceğimi, üreme organlarımın zarar göreceğini anlattı. Bu o zamanlar spor dünyasında yaygın bir efsaneydi.”

        J.D. SALINGER’A SELAM YOLLADI

        Kathrine düzenli aralıklarla hocasına maraton koşmak istediğini yineleyip durdu. Bir gün Arnie, “Eğer bu kadar istiyorsan bana maraton koşabileceğini ispatlaman gerek” dedi. Kabul etti. O gün, 42 kilometrelik maraton mesafesini koşabileceğini kanıtlamak için tam 50 kilometre koştu. Arnie Briggs genç öğrencisi finişe geldiğinde ne diyeceğini bilemiyordu. Sadece, “Söz, Boston Maratonu’nda koşman için sana yardım edeceğim” dedi.

        Yalnız küçük bir sorun vardı, 1897 yılında başlayan ‘dünyanın en eski geleneksel’ maratonu Boston Maratonu’nda kadınların yarışması yasaktı!

        1966’da Bobbi Gibb adlı kadın kaçak olarak yarışa girmişti, çalılıklardan atlayıp bitiş çizgisini geçmişti ama ‘resmi’ bir durum yoktu.

        Hocasının da desteğiyle Kathrine, çok sevdiği büyük yazar J.D. Salinger’a gönderme yaparak ‘kadın’ olduğu konusunda ipucu vermeyen ‘K.V. Switzer’ adıyla maratona kaydını yaptırdı. 261 göğüs numarasını aldı. Artık Boston Maratonu’nun resmi bir yarışçısıydı.

        ‘SADECE KOŞMAK İSTİYORDUM’

        Yarış günü alt-üst gri eşofman takımıyla yarışmacı erkeklerin arasına katıldı. Start verildi ve yarış başladı. Kathrine, 12 yaşından beri onu en mutlu eden şeyi yapıyordu. Etrafına bile bakmadan sadece koştu: “Politik bir mesaj vermek gibi bir amacım yoktu. Ben sadece yarışmak istiyordum.”

        Yarışın 5. kilometresinde birden arkasından birinin bağırarak ona doğru geldiğini fark etti. Yarış hakemlerinden biriydi ve onu yarıştan çıkarmak için üstüne atlamıştı: “Omuzlarımdan tutup beni ittirdi, ‘Yarışımdan defol ve o göğüs numarasını bana ver’ diye bağrıyordu.”

        Kendisiyle beraber koşan erkek arkadaşı hakemi yakalayıp kenara itti. Kathrine koşmaya devam etti: “Eğer düşersem, bir kadının maraton koşabileceğine kimse inanmayacaktı. Bir palyaço olduğumu düşüneceklerdi. Gözlerimi kapadım ve koşmaya devam ettim...”

        ‘261’ NUMARA EMEKLİ EDİLDİ

        Kathrine Switzer, o gün Boston Maratonu’nu 4 saat 20 dakikada tamamladı. Sonrasında da hiç durmadı... Onun koşusunun ardından 1972’de kadınların Boston Maratonu’nda koşması resmen kabul edildi.

        Kathrine, 1974’te New York Maratonu’nu kazandı.

        Onun koşusunun önünde Olimpiyat Komitesi de duramadı. 1984 Los Angeles Olimpiyatları’nda ‘kadınlar maraton yarışı’ oyunlara dahil edildi.

        Kurduğu dernekle dünyanın dört bir yanında ‘12 yaşında bir kız çocuğunun hayali gibi koşan’ kadınlara yardım eden Kathrine Switzer, geçtiğimiz pazartesi günü, tam 50 yıl sonra 261 göğüs numarasıyla 70 yaşında Boston Maratonu’nda yeniden koştu.

        4 saat 44 dakika 31 saniyede tamamladı.

        50 yıl önce onu yarış dışına itmeye çalışan Boston Maratonu yetkilileri göğüs numarası ‘261’i ona saygı ifadesi olarak emekli etti. Tam 61 kez Boston Maratonu koşan John Kelly’den sonra bu şerefe layık görülen 2. kişi oldu.

        “Işık yılı uzaklıktan buralara geldik ama daha gidecek çok yolumuz var” diyen Kathrine Switzer’in öyküsünü okurken ‘Düşler Tarlası’ filminde Ray Kinsella’nın kulağına fısıldanan o cümle geldi aklıma: “Sen yap, onlar gelecekler...”

        “Kendimiz için küçük insanlık için büyük bir adım” atmak için illa Neil Armstrong gibi Ay’a çıkmamıza gerek yok. Bazen 12 yaşında küçük bir kız çocuğu gibi bizi mutlu eden ‘şey’in peşinden koşmamız yeterli...

        Sonuçta hayat da bir maraton... Boyumuzu aştığını düşünsek de bazen, başımızı üzerine çıkarıp derin bir nefes alarak yaşamaktan vazgeçmemek lazım!

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar