Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Son zamanlarda artan cinsel istismar haberlerini paylaşmaktan çekinir oldum, zira artan tepkiler karşısında idam ve hadım gibi popülist çözümler üretilmekte. İlginç olan tarafı bu popülist çözümleri önerenlerin kadınlar veya kadın hakları savunucuları değil problemin özünde bulunan eril bakış açısına sahip erkekler olması (tıpkı geçenlerde Van’da kadınlar için pembe otobüs uygulamasını önerenler gibi).

        Cinsel istismar, taciz ve kadına yönelik şiddetin her türü bir toplumsal cinsiyet eşitsizliği sorunudur.

        İdam, hadım gibi uygulamalar sorunun altında yatan temel problemi çözmediği gibi beraberinde farklı sorunlar da getirirler. Mesela, kimin idam edileceğine veya kimin hadım edileceğine kim karar verecek? Bugün çocuklara cinsel istismarda bulunanlara uygulanacağı söylenerek çıkarılacak herhangi bir yasa ilerde eşini aldatan veya cinsel yönelimi farklı olan bireylere de uygulanabilir mi? Hele son günlerde bu tartışmalara bir de zina ile ilgili bazı yasal yaptırımların konuşulur olması çok ürkütücü bir gelişmedir.

        YASAL İŞLEM GÖRMÜYOR

        Zorla, isteği dışında evlendirilen genç kadınların (ve çoğu zaman da reşit olmayan çocukların) istemedikleri bir partnerle cinsel beraberlik yaşamaları tecavüz olarak yasal işlem görmezken, zinanın yasal yaptırımlarla denetlenmesi kadın hakları açısından çok büyük bir gerileme olacaktır. Üstelik zinanın tanımı ne olacaktır? Evli olmayan bekar reşit bireylerin yaşadıkları cinsel beraberlik de zina sayılacak mıdır?

        Maalesef toplumumuzda evliliği bir mülkiyet anlaşması olarak görenler çoğunlukta. Evlilik bağı olsa bile hiçbiri başkasının bedeni üzerinde mülkiyet hakkına sahip değildir. Evlilik sözleşmesi çerçevesinde eşler belirli haklara sahiptir, bu sözleşmeye dahil olmayan üçüncü partilerin yasal sorumluluğu bu çerçevede yoktur. Aldatan eş partnerine etik olmayan, duygusal anlamda yaralayan bir harekette bulunmuş olsa bile hapis cezası veya çocuklarından uzaklaştırılma gibi uygulamalara tabii tutulmamalıdır. Sadakat yükümlülüğü kişisel bir olaydır ve hukuk mekanizmasıyla garanti altına alınamaz.

        Açıkçası şaşkınlık içinde son günlerdeki gelişmeleri izlemekteyim. Çocuklar cinsel istismara uğrarken bizler hadım, idam ve zina tartışıyoruz. İşin ilginç tarafı Türkiye 2011 yılında İstanbul Sözleşmesine imza atarak dünyada kadına yönelik şiddetle mücadelede en katı sözleşmelerden birine sahip oldu. Demek ki yasalar var ama uygulamada eksikliklerimiz de var. Cinsel istismarla başarılı mücadele idam, hadım ve zina tartışmalarından değil elimizde bulunan yasaları uygulamaktan, toplumda toplumsal cinsiyet eşitliği farkındalığı yaratmaktan ve tüm devlet görevlilerini bunlardan sorumlu tutmaktan geçer.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar