Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Cumhurbaşkanlığı seçim süreci, üç adayın belirlenmesiyle fiilli bir yarışa dönüşmüş durumda.Bu yarışta taraflıtarafsız herkesseçimlerde haksızbir rekabetinolduğu endişesinipaylaşıyor. Bu endişeyi ortaya çıkaran etmenler; AKParti’nin büyük mali varlığı,çok deneyimli ve etkin partiteşkilatı, reklam firmalarıylayürüttüğü çalışmalar veelinde bulundurduğu medyagücü şeklinde sıralanabilir.

        Tüm bu alt başlıkların, HDP’nin adayı SelahattinDemirtaş’ı ve özellikle deEkmeleddin İhsanoğlu’nu yarışta daha baştan dezavantajlı konuma soktuğu ifade edilebilir.

        Bunlara ek olarakErdoğan’ın seçim süreci boyunca başbakanlık koltuğunu terk etmeyecek olması, hükümet ve devletgücünün doğrudan ya dadolaylı olarak sürece etkiedeceğini gösteriyor. Bu listeye daha birçok şey eklenebilir. Tüm bunlar dikkate alındığında yarıştadiğer rakipler aleyhine açıkçadezavantajlı bir durumunvar olduğu kimsenin itiraz edemeyeceği bir gerçeklik.

        Cumhurbaşkanlığı seçim kampanyası süresinin de son derece kısa olduğu dikkate alındığında (29 Haziran- 10 Ağustos, yaklaşık 40 gün) tarafların eşitşartlarda yarıştığını iddiaetmek mümkün değil.

        Öyle ki, daha şimdiden kimileri Başbakan’ın galibiyetini ilan etmiş durumda. Bu durum Cumhurbaşkanlığı seçimsürecinin ve usul şartlarınındemokratik erdemlerbakımındanartışılmasının bir teferruat olarak görülmesine yol açıyor. Oysa demokrasilerde demokratikyarışın nasıl yapılacağı veseçmenin iradesinin sandığaözgür ve adil (free andfair) şekilde yansıması çok önemlidir. Hatta demokrasi, seçimde kimin seçileceğindendaha çok, nasıl seçildiğiyleilgilenmektedir.

        Bugün yapılan her şey,yarın için bir yol çizecektir.Bir geleneğe ve bir teamüledönüşecektir. Pek tabii bugün Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili yasaları değiştirmek mümkün değil, adaylardan birinin elindeki olanakları diğeriyle pay etmek de imkânsız.Ancak herkesi eşitleyenbir alternatif platform busüreçte kurulabilir, hattakurulmalıdır.

        Üç adayın ekranda eşit şartlarda halkın önüne çıkarılması, bu fırsatın sağlanması için önemli bir şanstır. Her birininkendi bilgi ve donanımıylamuhatap olacağı sorularatüm millet karşısında cevapvermesi, seçim sürecini adilkılacaktır. Bunu yapmak için yasaya, paraya veya devasa mitinglere ihtiyaç da yok.

        Bu atmosferin sağlanması için üç liderin de böyle bir iradeyi ortaya koymaları yeterli olacaktır. İç politikadan diplomasiye, devlet vizyonundan uluslararası perspektifeülkenin karşılaştığı birçokalandaki sorunlara dairdüşüncelerini eşit şartlardahalkla paylaşabileceklerdir.

        Bu sadece Batı demokrasilerine mahsus yerleşik bir gelenek değildir. Türkiye’deki en etkili ve popüler örneğini 1983seçimlerinde görebiliriz.ANAP’tan Turgut Özal’ın,MDP’den Turgut Sunalp’in,HP’den de Necdet Calp’inmillete ortak bir programdaeşit şartlarda seslenmeşansını yakalamış olmalarınıanımsayalım. Sonraki yıllarda da bunun yararlı etkisi ve örnekleri görüldü.

        Mademki Çankaya vizesini halk verecek, öyleyse milletinCumhurbaşkanı’nı demokrasitanımında vurgulanan“özgür-bağımsız” ve “eşitadaletli”seçim ilkeleriyleseçmesi mümkün olmalı. Bu tavır, Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilecek olmasından dolayı doğru bir başlangıç olacaktır. Seçimin sonucu ne olursa olsun; bundan sonraki seçimler için de isabetli, demokratikve hayati bir örnek olarakbu tavır Türk milletininkazanımlarından birisi olarakkalacaktır.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar