İzmir'de başkan olmak

Siyaset zor iştir...En zor bölümü de yerel yönetimlerde görev almaktır.

Meclis üyeliği ile başlayıp belediye başkanlığına kadar yayılan yelpazedeki her siyasetçi, önce partilisine, sonra da seçmenine karşı önemli sorumluluklar üstlenmiştir bir kere...

*

Türkiye’nin her yerinde yerel yöneticiler, söz verip yerine getirmedikleri hizmetler veya yatırımlar nedeniyle eleştirilir.

Ama söz konusu İzmir’se durum değişir. Zira bu kentte başkanlar yapmadıkları için yaptıkları işler için dövülür.

Örnek mi;

Şöyle bir İzmir gündemine bakın.

Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’na vuran vurana...

Tramvay ve alt yapı çalışmaları yüzünden kazılan yollar, aksayan trafik yüzünden.

Alt yapıya neşter vurmasa, toplu taşımaya yeni bir seçenek sunmaya çalışmasa kimsenin gıkı çıkmayacak.

Ama bu kentin insanı rahatına öyle düşkün ki, kentin geleceğine yapılan yatırımı sırf 3 günlük sıkıntı yüzünden “tu kaka” ilan edebiliyor.

*

Bir de Karşıyaka örneği var...

Yukarıda Allah var, Hüseyin Mutlu Akpınar ilçesi adına son derece önemli işler yapıyor...

Aklı başında insanlar memnun.

Ne var ki, Karşıyaka’da öyle bir kesim var ki, Akpınar ne yaparsa yapsın mutlu olamıyor.

Durmadan eleştiriyorlar.

İşin tuhafı Hüseyin Mutlu Akpınar’ın Karşıyaka’daki en keskin muhalifleri AK Partililer falan değil...

Bunlar kendilerini CHP’nin aydınları ilan edenler...

Hadi Aziz Kocaoğlu’na yönelik eleştirilerde bulunanlar, trafik falan deyip kendilerini haklı kılabilecek mazeret bulabiliyorlar.

Ya bunlara ne demeli?

Kendilerini aydın sanıyorlar ya...

Egoları öylesine şişmiş ki...

Kendi doğrularından başka doğruyu göremiyorlar...

Onların beyazı siyah olsa bile herkesin öyle kabul etmesini istiyorlar...

Her konuda kendilerinden icazet alınmasını mı bekliyorlar ne anlamadım.

40 yıla dayanmış meslek hayatım boyunca İzmir’de çok şey gördüm...

Ama laf olsun torba dolsun diye muhalefet yapanların amacına ulaştığını veya bir yerlere geldiğine hiç tanık olmadım.