Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Ekonomide 2018’de nelerin olabileceğini görmek için nelerin olmayacağına bakmak ve 2017’in göstergeleri ile Hükümet’in 2018 hedefleriyle iç ve dış ekonomik ve siyasi konjonktürü birlikte değerlendirmek gerekir. 2017’den 2018’e devreden ekonomik göstergelere baktığımızda enflasyonun %12’nin, üretici fiyat artışının %17’inin üzerinde, işsizliğin %12 ve gençler arasındaki işsizliğin de %20 olduğunu ve bunların yanında büyümenin de %7’nin üzerine çıktığını görüyoruz.

        Ayrıca; 2017’de ithalatın ihracattan daha fazla arttığını ve ithalattaki artış eğiliminin cari açığı büyüttüğünü ve %7 dolayındaki büyümenin de; ithalattan, tüketimden ve kamu harcamaları ile teşviklerden kaynaklandığını görüyoruz.

        Buna karşılık; Hükümet’in Orta Vadeli Programı’nda 2018’de büyümenin %5.5, işsizliğin %10.5, enflasyonun da %10’un altına indirilmesi öngörülüyor.

        Özetlemek gerekirse, Hükümet; 2018’de büyümenin devam etmesini enflasyonun ve işsizliğin aşağı çekilmesini, ihracatın arttırılarak dış ticaret açığının küçültülmesini hedefliyor. Ne var ki; Hükümet’in 2018 hedeflerini tutturması, iç ve dış politik faktörlere bağlıdır. Şimdiden iç ve dış politik ve ekonomik konjonktürün 2017’den farklı olmayacağı öngörülebilir. Bu göstergelere bakarak 2018’in 2017’den farklı olmayacağını tahmin edebiliriz.

        TÜKETİM YÜZDE 80

        2018’de, Türkiye’nin “borç çevirmek” ve cari açığı finansa edebilmek için dışarıdan döviz bulmasının zorlaşacağı ve böylece, döviz fiyatlarındaki artışın da devam edeceği öngörülebilir.

        Öte yandan; başta enerji giderleri olmak üzere ithalat girdi fiyatlarındaki yük nedeniyle tarım ve sanayi ürünlerinde maliyet artışı olacak, bu da üretici ve tüketici fiyatlarına yansıyacak. Bunun sonucunda da; 2017’deki üretici ve tüketici fiyat artışı eğilimi 2018’de de devam edecek. 2018’de yaşam koşulları daha da zorlaşacak. Kaldı ki; ülkemizin işsizlik, yoksulluk ve pahalılıktan sonra “can yakıcı” sorunlarından biri de “gelir dağılımı çarpıklığı”dır. Gelir dağılımı adaletsizliği bir türlü düzeltilemiyor, milli gelirin nüfusun en alt düzeyindeki %5’lik bölümü (4 milyon kişi) %0.9’unu alırken en üst bölümdeki %5’lik kesim milli geliri %21.4’ünü alıyor.

        Bunun sonucunda da; alt gelir gurubu “mutfak masrafı”nı karşılayamazken, üst gelir gurubu harcamada sınır tanımıyor. Milli gelir dağılımındaki bu adaletsiz tablo sürdürülebilir değildir. Ayrıca; milli gelirin %80’ini tüketiyoruz, %25’ini ise yatırım için kullanıyoruz. Türkiye’nin şimdiden seçim atmosferine girmesi, 2018’de harcamaların kısılmasının pek mümkün olamayacağını da söyleyebiliriz.

        Sonuç olarak: 2018’in geride bıraktığımız yıldan farklı olmayacağı anlaşılıyor.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar