Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Anayasa referandumu sürecinde Avrupa’da ortaya çıkan ırkçı ve popülist siyaset; Avrupa’nın “çirkin yüzü”nü tüm açıklığıyla ortaya çıkardı.

        Avusturya, Hollanda, Almanya, Belçika, İsviçre ve Danimarka gibi Avrupa ülkelerinde koordineli bir şekilde yürütülen “Türk siyasetçileri kendi yurttaşlarıyla görüştürmeme ve konuşturmama kampanyası” ve sergilenen eylemler; demokrasinin, temel insan haklarının ve özgürlüklerin ihlali olduğu gibi uygar dünyaya karşı da Avrupa’nın “yüz karası” siyasetinin ibret verici bir görüntüsüdür.

        Hollanda Türkiye Cumhuriyeti’nin Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun uçağına “uçuş yasağı” getiriyor, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya’nın “Viyana sözleşmesi”ne göre Türk toprağı olan Türk Konsolosluğu’nda kendi yurttaşlarıyla görüşmesini engelliyor ve en “vahşi işkence yöntemi” uygulanarak saatlerce araba içinde bekletilip polis gücüyle “sınır dışı” ediliyor. Bakan bir polis memuruyla muhatap bırakılıyor.

        Almanya Türkiye Cumhuriyet’inin Cumhurbaşkanı, Başbakanı ve Bakanları’nın toplantı yapmalarını engelliyor, programlı toplantıları iptal ediyor, buna karşılık bölücü terör örgütü PKK’nın Frankfurt’ta 5 bin kişilik gösteri düzenlemesine izin veriyor, yasa dışı eylemlerini de himaye ediyor.

        Böylece; bu örneklerle Avrupa’nın “faşist, ırkçı” yüzü bir kez daha bütün çıplaklığıyla görülmüş oluyor.

        Avrupa bu politikasıyla “seçim sandığı”na “oy” değil; demokratik değerleri, özgürlüğü, barışı ve müttefik olma sorumluluğunu gömüyor.

        AB İLİŞKİLERİNE DİKKAT!

        Avrupa’nın sergilediği bu “ilkel” tablo karşısında biz, Avrupa Birliği (AB) ile ilişkilerimizin daha da kötüye gitmesini engellemek zorundayız.

        Türkiye’yi AB’den uzaklaştırmaya çalışanların ekmeğine yağ sürmemeliyiz.

        AB İle ilişkiler; özellikle ekonomimiz için çok önemlidir.

        İhracatımızın yarısını AB ülkelerine yapıyoruz, turistlerin yarısı AB ülkelerinden geliyor, doğrudan yatırımlar ve sıcak para AB ülkelerinden geliyor.

        Ekonomik çıkarlarımız AB ile ilişkilerimizin tüm engellemelere karşı ağır-aksak da olsa devamını gerekli kılıyor.

        AB’den koparsak “3. Dünya ülkesi” gibi algılanırız. AB ile müzakerelerde ilerleme sağlarsak; İslam Dünyası nezdinde daha cazip ve güçlü bir ülke oluruz.

        Bu arada; Türkiye, AB’den bağımsız olarak özgürlükler konusunda ortak bir tanım olan AİHM içtihatlarındaki basın, ifade, örgütlenme, din ve vicdan özgürlüğüne kimsenin itiraz edemeyeceği bir genişlikte işlerlik kazandırmalıyız.

        Sağlam bir hukuk sistemini, eksiksiz demokrasiyi, öngörülebilir adalet düzenini, kuvvetler ayrılığı ilkesini, denetlenen ve frenlenen yönetimi vazgeçilmez hedef olarak görmeliyiz.

        Sonuç olarak: Papaza kızıp orucumuzu bozmayalım.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar