Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Geçen hafta yeni Dacia Duster’in ilk test sürüşleri için Atina’daydık. Yanda bu sürüşe ilişki haberi okuyacaksınız. Dacia herkesin bildiği gibi, ilk otomobilini 1968 yılında üretmiş bir Romen markasıdır ama 2004 yılından bu yana Renault grubu şemsiyesi altındadır. Marka 1968 yılında tamamını Fransa’dan ithal ederek üretimine başladığı ilk otomobili Renault 8 ya da Dacia 1100 modelinden itibaren Renault markasıyla işbirliği içindedir.

        Çavuşesku sonrası Romanya ‘özgürleşme’ ‘modernleşme’ ‘Batılılaşma’ gazına gelip gelecek yıl 50. yaşını kutlayacak olan bu belki de en kıymetli markasını Fransızlara sattı. Hoş satmasaydı markanın bir geleceği de yoktu. Eski dönemin yöneticileri halka Renault 12’den devşirme otomobilleri yıllarca sıra bekleterek satarken kendileri için Renault 20 gibi lüks araçlar ürettirmiş sonra da tarihin karanlığında yok olup gitmişlerdi.

        Fransızlar satın aldıktan sonra Dacia’ya ciddi yatırım yaptılar. Romanya ile birkaç da ekonomisi dışa kapalı benzer ülkenin tanıdığı markayı dünyaya tanıttılar. Yetmedi okyanusu aşırıp Güney Amerika’da Renault markasıyla sattılar, büyüttüler. Üretimi Romanya dışına taşıyıp kuzey Afrika’da ciddi kapasitesi olan fabrika yaptılar falan filan amaaa, Atina’da gördük ki bütün bunları yaparken markanın 50 yıllık tarihine pek de saygı duyma ihtiyacı hissetmemişler.

        Çünkü yapılan tüm sunumlar dikkat çekici biçimde ‘13 yıllık genç marka Dacia’ diye başlıyordu. Yeni Dacia, kendi halkına saygı duymayan eli sopalı son Stalincisi Çavuşesku’nun markasını alırken belli ki tarihini satın almayı tercih etmemişti.

        Öyle ki bunu özel olarak sorduğum Dacia İcra Kurulu Başkanı Yves Caracatzanis gelecek yıl 50 yaşına basacak olan markanın bu önemli yıldönümünün kutlanıp kutlanmayacağı konusunda bile kesin bir şey söylemek istemedi.

        “Peki, neden 50 yıllık değil de 13 yıllık marka diye anons ediyorsunuz?” dediğimde ‘markayı satın aldıktan sonra geldiği noktayı anlatıp, satın almadan önce markanın adından başka bir şeyinin olmadığından söz edip fazla da uzatmak istemedi doğrusu.

        50 yıllık tarihi benim umurumda olduğu kadar Romenlerin umurunda mıdır bilmiyorum ama, Dacia’nın hikâyesi aynı zamanda Romanya’nın ve benzer biçimde yönetilen hakların acıklı hikâyesini anlatıyor işte.

        Batı’ya açılıp özgürleşeceğini düşünen talihsiz halk İstanbul sokaklarında akordeoncu olunca, ülkenin üzerine kurulduğu topraklarının adını taşıyan marka da tarihsiz kalıveriyor maalesef.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar