Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Türkiye’nin üretmek üzere yola çıktığı otomobille ilgili henüz kesin ve somut bilgiler ortaya çıkmadı. Ancak öyle anlaşılıyor ki 2018 yılının hemen başından itibaren ülkenin en önemli gündem maddelerinden biri bu olacak. Otomobilin platformu, bu platformun birden fazla modelin üretilmesine imkân sağlayıp sağlamayacağı, işletim sistemi, konfor ve güvenlik donanımının ne olacağı daha şimdiden merak konusu oldu. Otomobilin elektrikli bir motoru olacak, burası kesin gibi. Ama sanki üzerinde biraz daha düşünülmesi tartışılması gereken konu da bu gibi duruyor.

        Şu aralar ağırlıklı olarak (güçlü halkla ilişkiler faaliyeti yürütmesinden ötürü olsa gerek) herkes Tesla’dan konuşuyor ve biraz da bundan ötürü geleceğin artık geldiği, otomobillerin hep elektrikli olacağı sanılıyor.

        Ama hayatın gerçekleri böyle değil. Otomobilin en güçlü ülkelerinden Almanya elektrikli otomobiller konusunda Ar-Ge çalışmaları yapıyor, markalar bu iş için devletleri kıskandıracak, dudak uçuklatacak bütçeler ayırdıklarını ilan ediyorlar ama öte yandan kazın ayağının öyle olmadığını gösteren gelişmeler de yaşanıyor.

        Dünyanın önde gelen tedarikçilerinden Bosch, üzerinde çalıştığı sentetik akaryakıtların hayata geçirilebilmesi halinde içten yanmalı motorların karbondioksit salımının sıfıra ineceğini açıklıyor. Hemen bu sayfada haberini de göreceğiniz gibi, dünyanın altıncı büyük otomobil ülkesi Güney Kore’nin devi Hyundai, 5 yıl içinde 6’sı dizel, hepsi içten yanmalı 16 yeni motoru piyasaya çıkaracağını açıklıyor. Gelişmeler sadece Almanya ve Kore’de değil, diğer otomobil ülkelerinde de böyle. Mazda’nın yüksek sıkıştırma oranıyla dizellerden daha verimli çalıştırdığı benzinli Skyactiv motorlarına harcadığı para 10 milyar doları geçti.

        Yani içten yanmalı motorlardan, dolayısıyla ülke ekonomilerine ciddi katkıda bulunan ve istihdam sağlayan üretim biçiminden kimsenin vazgeçtiği falan yok.

        Buraya küçücük bir özetini koyduğum gelişmeler ışığında Türkiye’nin otomobilinin de sadece ama sadece elektrikli olarak düşünülmeyeceğini varsaymak zorundayız.

        Her ne kadar “Otomobildeki değişim de tıpkı filmli fotoğraf makinelerinden dijitallere geçildiği gibi olacak, bu kaçınılmaz” dense de fotoğraf filmlerinin yok olduğunu, makinelerinin ise hâlâ var olduğunu unutmamak gerekir. Otomobiliniz varsa, elektrikle de gider benzinle de.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar