Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Otomobil hakkında mikrofonu eline alan herkes, tıpkı güzellik yarışmalarının değişmez klişesi olan “Dünyaya barış gelsin” temennisi gibi, “Elektrikli araç kullanılsın” deyip, görevini yerine getirdiğini sanıyor.

        Peki, elektrikli araç gerçekten hayal edildiği kadar hızlı yaygınlaşabilir mi, fizik kanunları buna müsaade eder mi?

        Elektrikli otomobiller şimdilik tüketicilerin gündeminde değil ama özellikle Avrupalı politikacıların da dilinden düşmüyor.

        Ama herkes biliyor ki, elektrikli araçlar gündeme geldiği ilk günden beri ‘batarya’ sıkıntısı da konuşulmaya başlandı. Tüketiciler bu araçların menzili ve şarj süreleri konusunda henüz ikna olmuş değiller. Ama bataryayla ilgili asıl sıkıntı da bu değil.

        Geçtiğimiz günlerde okuduğum bir araştırma bataryayla ilgili bugüne kadar pek az dile getirilmiş olan bir hakikate dikkat çekiyordu: Hammadde.

        Avrupa Birliği 2030 yılından itibaren trafiğe çıkacak olan araçların yüzde 37’sinin elektrikli, 47’sinin de hibrit olacağını öngörüyor, hatta talep ediyor.

        İşte tam da burada asıl sıkıntı ortaya çıkıyor. Çünkü dünyada sadece 10 milyon elektrikli otomobili yürütecek bataryayı üretmek için günümüzde çıkarılan lityum miktarı yetmiyor, üretimin yüzde 383 artması gerekiyor. Bu üretim için gerekli nikel miktarı ise günümüz üretiminin neredeyse yarısı.

        Bu kıymetli madenler nereden gelecek?

        Çin, Afrika’daki çok önemli kaynakları bugünden kapatmış görünüyor. Üstelik bu tip bataryaların üretiminde kullanılan ‘nadir elementler’ de sadece Çin’de çıkıyor.

        Öyle görünüyor ki ‘Dünya elektrikli araç kullansın’ temennisinin hayata geçmesinin önündeki birinci ve en büyük problem elektrikli araçların bataryalarını üretmek için gerekli hammaddenin Çin’in tekeline geçmiş olması.

        Hadi diyelim ki o iş çözüldü, elektrikli araçlar yollara çıktı. İşte o zaman da bu araçların gerçekten ‘temiz’ olması için kullandıkları enerjinin de temiz üretilmesi gerekiyor.

        Almanya’daki 40 milyon aracın elektrikli olduğu varsayılırsa, sadece bu araçlara temiz enerji üretebilmek için 27 milyon adet güneş paneli veya 35 bin adet rüzgâr türbini gerekiyor.

        Almanlar böyle bir durumda, yani teorik olarak bütün araçların elektrikli olduğu gün, sadece Alman hükümetinin akaryakıttan uğrayacağı vergi kaybının 35 milyar Euro olacağını hesaplamışlar.

        Elektrikli araçlarla ilgili daha çok rapor yazılacak, çok tartışma yapılacak. Bu raporlar belki de içten yanmalı motor lobisinin arzusuyla da yazılmış olabilir. Ama elektrikli araçları savunan tarafın henüz yeterince ikna edemediği de bir gerçek.

        Öyle anlaşılıyor ki, ne içten yanmalı motorlar İngiltere’nin yapacağını söylediği gibi ‘pat’ diye hayatımızdan çıkacak, ne herkes bir gece de elektrikliye geçecek, ne de dünya güzeli adaylarının temenni ettiği gibi ‘dünyaya barış’ gelecek.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar