Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        “Altın Elbiseli Adam” Barkın Bayoğlu’nun olabilecek en açıklanamaz kazada hayatını kaybetmesi üzerine memlekette ciddi bir motosiklet karşıtlığı kendini gösteriverdi. Özellikle İstanbul’daki trafiğin tek kabahati motosikletlerinmiş gibi saçma bir hava var.

        Bu konu Barkın’ın hayatını kaybetmesi üzerine açıldığı için onun her zaman savunduğu bir görüşü yazarak başlayayım: Altın Elbiseli Adam, trafikteki “Motosikletleri fark edin” kampanyalarına hiç katılmadı ve hep motosiklet kullanıcılarına “Uyanık olun, otomobilleri fark edin” dedi. Ama eminim bölünmüş yola yaya çıkacağını o da hiç aklına getirmemişti.

        Motosiklet bir ulaşım aracıdır. Üstelik İstanbul gibi devasa şehirlerde yılın 10 ayı rahatlıkla kullanılabilecek, akıllı ve doğru bir eğitim alındıktan sonra da güvenli bir ulaşım aracıdır.

        Bir kere burada anlaşalım. Aralıklarla da olsa, 20 yılı aşkın bir süredir İstanbul trafiğinde motosiklet kullanan biri olarak yazıyorum bu satırları.

        Peki, özellikle İstanbul’da trafikte cambazlık yapan motosikletli magandalara laf etmemize engel mi? Elbette değil, ama önce şu soruların cevabını dürüstçe vermemiz gerekiyor:

        - Soru 1: Türkiye’de motosiklet ehliyeti veren sürücü kursları işlerini layıkıyla yapıyor mu?

        Lütfen “Motosiklet sürücü belgemi şu kurstan aldım ve belgemi alır almaz trafiğe çıkacak kadar güvenli motosiklet kullanabiliyordum” diyen bir kişi varsa yazsın, herkesten özür dileyeceğim.

        Çünkü bizim memleketimizde bu iş şu şekilde olur: Önce bir motosiklet edinilir ya da eşten dosttan ödünç alınır, düşe kalka yürütmesi öğrenilir. Polise yakalanma riski yoksa yani küçük şehirde ya da köyde yaşanıyorsa hiç ehliyet almadan kullanılır. Hatta motosiklet trafiğe bile kaydedilmez. Polis yakalarsa gidip ehliyet alınır.

        Ya da tam tersi önce ehliyet alınır, ardından motosiklet yine düşe kalka trafikte öğrenilir.

        Gerçekten bu işi adam gibi yapanlar ise markaların verdiği eğitimlere katılır ya da özel hocalar tutarak trafikte nasıl daha güvenli gidileceğini öğrenirler.

        - Soru 2: İstanbul trafiğinde sağından solundan paketler sarkarak araçların arasından kargo yetiştirmeye çalışan delikanlıların, kaldırımlara çıkarak pizzayı, kebabı soğutmadan götürmeye çalışan çocukların motosikletlerinin üzerinde yazan şirket isimlerinden hiç söz etmeden motosikleti suçlamak doğru mudur?

        Bu çocuklar işe alınırken tek kriter motosiklet üzerinde durabilmeleri ve sürücü belgesine sahip olmalarıdır. Hatta çoğu iş ilanında “motosikleti olan eleman” arandığı yazar. Yani bu kargonun lideri, pizzanın şampiyonu, kebabın ağası şirketler, gecikmeden, soğutmadan ürün gönderir ama, elemanın altındaki motosikletin ne kadar bakımlı olduğuyla ilgilenmez.

        - Soru 3: Polis bu kurallara aykırı hareket eden “elemanları” zaman zaman çevirip ceza yazar, trafikten men eder; peki çalıştıkları firmalara bir yaptırım uygular mı?

        Hayır, hem de kocaman bir hayır. Aksini söyleyen bir iki göstermelik uyarıyı gösterebilir sadece. Asıl sorun budur. Yoksa caddede “teker” yapan maganda sayısı, babasının arabasıyla drift yapan maganda sayısından çok değildir. Kask takmayan, güvenli giyinmeyen salak sayısı ise, emniyet kemerini arkasından bağlayan, çocuğunu direksiyona oturtan salak sayısından inanın daha azdır.

        Mesele, denetim meselesidir. Sürücü okulları, trafik, motosikletli eleman çalıştıran şirketler adam gibi denetlenirse sıkıntı azalır. Motosiklet kazaları gene olur, insanlar hayatlarını kaybedebilir, çünkü motosiklet kullanan herkes risklerini bilir, ama hiç olmazsa cahil birileri çıkıp “Motosikletlerin trafiğe çıkması yasaklansın” demez.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar