Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Geçen hafta İstanbul’da sadece bir avuç meraklının izlediği ciddi bir toplantı yapıldı. İTÜ ve İTÜ ARI Teknokent öncülüğünde düzenlenen Next Mobility Summit, yani Türkçe söylemek gerekirse “Ulaşımın Geleceği Zirvesi”nde öğrendim ki, gelecekte en az ilgi çekici konu otomobil üretmek olacak.

        Hatta öyle anlaşılıyor ki, otomobiller üç aşağı yukarı birbirinin aynı görünecek ama farklı fonksiyonları yaratacak.

        Cebinizdeki akıllı telefonu çıkarıp bakın, sonra bir de çevrenizde sahip olan varsa, ondaki en pahalı telefona bakın. Tasarım açından artık ayırt edilemeyecek kadar birbirlerine yaklaştığını göreceksiniz.

        İşte otomobillerle ilgili de böyle bir gelecek bekliyor bizi. Görünüşte aynı ama fonksiyonda farklı olacaklar.

        Habertürk Gazetesi’ndeki ilk yazımda, gelecekte otomobillerin uçması hayal ediliyor, ama bu olmayacak, olursa o da düşük ihtimal, uçakların karada da gidebilen versiyonları yapılacak demiştim.

        Aradan 10 yıl geçmeden bu yazıdaki iddiamın neredeyse tamamı çürüdü.

        Çünkü o yazıyı yazarken, drone diye bir teknolojinin çıkacağını ve uçaklardan çok daha ucuza araçları uçurabilir hale geleceğini bilmiyordum, kimse bilmiyordu. Geçtiğimiz mart ayında, Cenevre Otomobil Fuarı’nda bu teknoloji kullanılarak otomobillerin nasıl uçabileceğini de gördük. Burada uzun uzun anlatıp vaktinizi almayacağım ama Youtube’a “Italdesign Airbus” yazıp karşınıza çıkan videoları izlerseniz 20 yıl sonra kişisel ulaşımın ne hale geleceğini görebilirsiniz.

        Drone kullanarak otomobilleri uçurmak şimdilik uçuk gibi görünen bir hayal diyelim. Ama endüstri 13 yıl içinde, yani 2030 yılında otomobillerin insan beynine hiç ihtiyaç duymadan yol alacağını ve bu teknolojinin bugünden önemli ölçüde hazır olduğunu iddia ediyor.

        2011 yılından bu yana hızını öndeki aracın hızına göre ayarlayan, adapte olabilen hız kontrollü araçlar yollara çıkmaya başladı, yani gaz pedalına basan ayaklar devreden çıkarıldı. Geçen yıldan itibaren bu özelliğe bir de direksiyonu tutmamıza gerek bırakmayıp, virajları da kendi alabilen şerit takip asistanları eklendi. Gelecek yıldan itibaren de artık gideceğimiz güzergâhı belirledikten sonra, direksiyon başında uyuyarak yolculuk yapabileceğiz. 2025 yılına geldiğimizde aracımız, akıllı telefonumuzdaki programımızı alıp, günümüzü programlayacak, bizi gideceğimiz yere bıraktıktan sonra kendini park edip, çağırdığımızda yanımıza gelebilecek. 2030 yılına gelindiğinde ise insan beyni tamamen devreden çıkacak ve tam otonom araçlar, hukuki sorunları da halledilmiş olarak yollarda gezmeye başlayacak.

        İnsan beyninin araç kullanırken tamamen devre dışı kalmasıyla da, ölümlü kazalar ortadan kalkacak, hatta bu tip araçlar çoğaldıkça kazalar tamamen ortadan kalkacak.

        Bunun iki güzel sonucu olacak. Bir, trafikte diğer sürücüye sinirlenip ‘beyinsiz’ demek tarihe karışacak. İkincisi ise bu tip otomobilleri olanlara “Vay beyinsiz kullanıyorsun ha, süper” diye iltifat edilebilecek.

        Bu şaka kısmı, hayatın gerçeklerine geldiğimizde ise, yukarıdaki konuşmaların yapıldığı zirvede bizim olağanüstü, kıskançlık yaratacak büyük projelerimizden biri olan yerli ve elektrikli araç projemizi yürütenlerden hiç kimse yoktu. Ya beni dinleyip bu işten vazgeçtiler ve memlekete daha yararlı olacak yerli tohum işine giriştiler, ya da belki günahlarını alıyorum, bu işi zaten herkesten daha iyi biliyorlar.

        Çok değil, sabredip 10 yıl içinde göreceğiz kimin ne bildiğini.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar