Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Havayoluyla seyahat, dünyayı küresel bir köy olarak kabul edersek, 15-20 yıl öncesine göre çok daha kolay. Gezginler, iş amaçlı yolculuk yapanlar, tatilini farklı atmosferde geçirmek isteyenler, bulunduğumuz iletişim çağında, herhangi bir seyahat acentesinin desteği olmadan, rehberlik hizmeti almadan planlarını yapabiliyorlar. Gidilecek yerin mutfağı, müzeleri, denizi, kumu, güneşi, konaklama ve ulaşım imkânları göz önünde bulundurularak seyahat planı yapılabiliyor. Ancak son yıllarda, bu kriterlere, gidilecek güzergâh üzerinde yer alan havalimanlarının da eklendiğini hatırlatmakta fayda var. Mesela İstanbul’a gelecek bir yolcu, Atatürk veya Sabiha Gökçen havalimanlarının konumuna, konaklayacağı ve ziyaret edeceği yerlerle mesafesine, şehirle olan ulaşım bağlantısına da bakarak, meydan ve buna bağlı olarak havayolu tercihi yapıyor. Eğer İstanbul’a direkt gelme imkânı yoksa hangi ülkeden veya hangi meydandan aktarma yapmasının daha iyi olacağını da araştırıyor. Bu noktada ilgili havalimanının bağlantı şartları, ne kadar havayolu tarafından kullanıldığı ve kaç noktaya bağlantı verdiği ve terminalde beklerken sunulan imkânlar belirleyici rol oynuyor. Kısa süren önce Türk Hava Yolları (THY) Yönetim Kurulu ve İcra Komitesi Başkanı İlker Aycı da bu hususa bir defa daha dikkat çekerek, “İstanbul’u transit merkezi yapacağız” vurgusu yapmıştı. THY’nin geçen yıl 21 milyon transit yolcu taşıdığı ve şirketin gelirleri içinde transit yolcuların çok önemli bir payı olduğunu biliyoruz. İGA tarafından inşaatı büyük bir hızla süren İstanbul Yeni Havalimanı’nın da nihai hedefi İstanbul’u hava ulaşımında bir toplama ve dağıtma noktası haline getirmek. Ancak aynı amaçla çalışan başka ülkelerde de çeşitli meydanların olduğunu unutmamak gerekiyor. Hatta transit yolcular, önemli bir rekabet alanı oluşturuyor ve çeşitli kuruluşlar da değişik açılardan bu tabloyu ölçümlemeye çalışıyor.

        Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF) 2017 Seyahat ve Turizm RekabetEdebilirlik Raporu’nda 136 ülke, 14 ayrı kategoride değerlendirilmiş. Raporda, küresel olarak turistler için en iyi uçuş noktalarının gösterildiği bir tabloya da yer verilmiş. Ülkelerin havayolu taşımacılığı, iç ve dış hatlarda yolcuya sunulan koltuk sayısı, havalimanlarına yapılan toplam iniş/ kalkış sayısının kişi başına düşen sayısı ve havalimanı altyapısının kalitesi de değerlendirmeye alınmış. Ve kısa sürede, dünyanın geri kalanına bağlanmanın en kolay yolunu arayan seyahat tutkunları için en iyi havalimanı altyapısına sahip olan, en kolay ve en hızlı bağlantılı uçuş veren ülkeler listesi ortaya çıkmış. Buyurun, “küresel olarak en iyi uçuş noktaları”na beraber göz atalım.

        14 Türkiye

        Türkiye’nin Asya ile Avrupa kıtaları arasında yer alması jeopolitik konumunu güçlü kılıyor. Yani Ortadoğu ile Avrupa arasındaki seyahat için harika bir merkez haline getiriyor. Ülkemizde faaliyet gösteren havayolu şirketlerinin sayısıyla dünyada 12. sırada yer alıyoruz. Ayrıca iç hat uçuşlarındaki mevcut koltuk kilometre kriterinde de yine 14. sıradayız.

        10 Hollanda

        Havalimanı altyapı kalitesi konusunda 4. sırada ve turistler bu ülkeye ayak basar basmaz çok kolay gezebilme imkânına sahip. Diğer Avrupa ülkelerine olan yakınlığı sayesinde de Hollanda, gezginlerin kısa sürede çok şey görebilmelerine imkân sunuyor.

        9 İspanya

        İspanya’nın dünya ile bağlantı gücü, aynı zamanda turistlerin bu ülke üzerinden hedeflerine kolayca ulaşabilmesini sağlıyor. Turizm altyapısı, doğal ve kültürel güzellikleri ile iş seyahatinin aranan yerleri arasında olması sebebiyle de İspanya, turizm ve seyahat öncelikleri liginde de üst sıralarda yer alıyor.

        8 İngiltere

        En iyi havalimanı altyapısına sahip ülkeler listesinin 8. sırasında İngiltere var. İngiltere, Avrupanın ülkelerinin birçoğuna giriş için bir merkez işlevi görüyor. Sahip olduğu havayolu sayısında 3., dış hat koltuk kilometre kategorisinde ise 2. sırada yer alıyor. İngiltere, seyahat ve turizm altyapısını geliştirmede de en dikkat çeken ülkelerden birisi.

        7 Norveç

        Dünya ile güçlü bir şekilde havayolu bağlantısı olan Norveç, küresel olarak en çok uçağın kalkış yaptığı beşinci ülke olarak öne çıkıyor. İskandinav ülkesine bu başarıyı getiren husus dünyanın en güvenli ülkelerinden birisi olması, seyahat ve turizme yüksek öncelik vermesi olarak izah ediliyor.

        6 Singapur

        Bağlantılı uçuş konusunda 6. sırada yer alan Singapur, havalimanı altyapısı konusunda ise zirvede yer alıyor. Bunun sebebini merak edenlerin Changi Havalimanı’nı görmesi yeterli olacaktır. Changi’nin, yıllardır en özel kuruluşlardan dünyanın en iyi havalimanı ödülünü almasının elbette çeşitli sebepleri var.

        5 Hong Kong

        İş seyahatlerinin bir numaralı adresi Hong Kong, seyahat ve turizmin öncelikleri konusunda dokuzuncu sırada yer alıyor. İnsanları kendine çekmesinde de önemli bir başarısı var. Havaalanı altyapısı ve kalitesi konusunda 3. sırada yer alan Hong Kong, yolcuların keyifli ve kolay bir şekilde yolculuklarını başlatıp, sonlandırabilmesinde de dikkat çekiyor.

        4 Avustralya

        Avustralya’nın dünyadaki birçok kıtaya uzak olmasına rağmen, diğer ülkelere bağlantı konusundaki başarısı tartışılmaz. Avustralya öyle bir yer ki, kıtanın bir tarafından diğer tarafına geçmek bile oldukça zor. 5 saatlik zorunlu bir uçuş gerektiriyor. Ancak, iç hat seferlerinin gücü konusunda 8. sırada yer alan Avustralya, uçuş seçeneğinin bol olmasıyla öne çıkıyor.

        3 Birleşik Arap Emirlikleri

        Küresel ölçekte en çok bağlantı uçuşu sağlayan 3. ülkenin Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) olduğu notunu bir kenarda tutun. Bu ülkede turizmin yükselişi, ziyaretçilerin ülkenin her yerine ulaşımında sahip oldukları kolaylık ve rahatlık da değerini artırıyor. BAE, sadece 2 yıl öncesine göre 4 milyonun üzerinde bir artış göstererek, 2015 yılında 14.4 milyon uluslararası ziyaretçi sayısına ulaştı.

        2 ABD

        Dünyanın en büyük uçuş ağına sahip ABD, sahip olduğu çok sayıda havayollarıyla birlikte kilometre başına (uluslararası ve iç hatlarda) mevcut kilometre koltuk seviyesinde dünyadaki tüm ülkelerden açık ara önde. Havaalanı altyapısının kalitesi de son dönemlerde hızlı bir şekilde yükselişe geçmiş durumda.

        1Kanada

        Dünyanın en güçlü uçuş bağlantısı veren ülkesi Kanada, diğer tüm göstergelerde iyi performanslar gösteriyor. Kanada’nın havayolu sayısı ve havalimanlarının kalitesi oldukça iyi durumda. Uçak iniş kalkış sayısını ifade eden uçak hareketliliğinin nüfusa oranı da oldukça yüksek. Tüm bu sonuçlar sebebiyle Kanada bu listenin zirvesinde yer alıyor.

        Tarihin en kötü 4 uçak modeli

        Günümüzdeki uçaklar, gelişimlerini kendilerinden önceki nesillere borçlular. Bunların içinde tasarımı çok güzel olanlar da var, kimsenin uçmak istemediği, hatta görüntüsü itibarıyla insanları uçuştan soğutanlar da söz konusu. Hızlı olanlar, jumbo jet Boeing 747 gibi deve hörgücü görünümüyle yıllarca tasarımı hafızalara kazınanlar, güçlüler, büyükler... Şüphesiz her birinin ayrı bir hikâyesi var. Fakat her şey rağmen en kötüler de söz konusu. Bu uçaklar birçok nedenden dolayı başarısız oldular, ama hepsinin ortak yanı uçmak için kimsenin bunları tercih etmemesiydi. Bu hafta bu uçaklara da bir göz atalım istedim.

        1) Rolls-Royce: “Uçan Karyola”

        Uçak demek ne derece doğru bilmiyorum, belki uçan araç demek daha isabetli olur. Fotoğraflarına bakıldığında bile güven vermediğinden olacak, bizatihi görenler bile bu modeli tehlikeli bulmuş. Hatta uçmayı kabul etmemişler. Bu sebeple tarihin en kötü jeti listesinin başına Rolls-Royce “Thrust Measuring Rig” (İtme Ölçme Aracı) konuyor. Yetmedi kötü bir de takma adı var: “Uçan Karyola.” Özellikle tasarımının küçük bir çerçeveye takılı yalnızca iki jet motorundan oluşması görenleri ürkütmüş. Herhangi bir hava aracıyla kıyaslamak mümkün değil. Sadece yakıt tankları, pilot için alan ve yanlarda motor var. Ancak 1950’lerde tasarlanan dünyanın ilk dikey iniş/kalkış yapabilme özelliğine sahip hava aracı olduğu da unutulmamalı. 1957’deki test esnasında kazaya sebep olmasıyla da proje rafa kaldırıldı. Ancak İngiltere`nin efsanevi Harrier tipi, ilk dikey iniş ve kalkış yapabilme özelliklerine sahip savaş uçaklarının da yolunu açtığı kabul edilir.

        2) De Havilland Comet: Tasarım hatası

        İngiliz De Havilland şirketi tarafından tasarlanıp, üretilen ve dünyanın ilk jet motorlu yolcu uçağı olarak tarihe geçen bu model, uzun ömürlü olmadı. Yolculara hız ve konfor vaat eden dünyanın ilk jeti ilk uçuşunu Temmuz 1949’da ve ilk ticari yani yolculu uçuşunu ise Mayıs 1952’de yaptığında dünya sivil havacılığı için de yeni dönemin kapısı aralanmıştı. Uçak, kanatlarında yer alan 4 adet Havilland Ghost 50 turbojet tipi motorlarla neredeyse saatte 800 km hıza yaklaşıyordu. Ancak Comet’in ilk modellerinde “metal yorgunluğuna” dayalı olarak açıklanan kazaların meydana gelmesi ilk jet motorlu yolcu uçağınınsonunu hazırladı. Serinin ilk uçağı Comet 1’in 1954’te 2 ayrı ölümlü kaza yapmasıyla İngiliz havacılık otoriteleri tarafından soruşturulmaya başlandı. Uçağın gövde ve tasarımında değişiklik yapıldı ve 1958’de yeni Comet 4, uçuşlara başladı. Ancak tasarımdaki hatalar sebebiyle yaşanan kazalar, Comet’lerin sonunu hazırladı. Comet, diğer uçak üreticilerinin jet motorlu modelleri nasıl tasarlamaları gerektiği konusunda yol gösterici oldu.

        3) Dassault Balzac V: Dikey başarısızlık

        İngilizlerin dikey iniş/ kalkış yapabilen Harrier modelini takip eden Fransızlar da 1960’larda, asansör jet tasarımına yöneldiler. Fransız Dassault, orijinal Mirage III prototiplerinden birinin tasarımında değişiklik yapıp, asansör jet motoru koymaya karar verdi. Böylece yeni model Balzac V olarak adlandırıldı. Uçak dikey kalkıştan, yatay uçuşa geçişiyle de tasarımcılarını ümitlendirdi. Ancak bir iniş sırasında, Balzac V ters çevrildi ve test pilotu hayatını kaybetti. Dassault prototipi yeniden tasarladı ve testlere başladı. Ama başarılı olamadı. Her şey tasarım masasında çok iyi görünmesine rağmen dik kalkıştan, yatay uçuşa geçilmesindeki zorluklar aşılamadı. Yeni kazaların yaşanması, teknik ve mali sorunlar sebebiyle de Fransız Savunma Bakanlığı üretim programını bitirdi.

        4) Tupolev Tu-144: “Concordski”

        Sovyetler Birliği (SSCB) döneminde, Alexei Tupolev yönetiminde tasarlanan, dünyanın ilk süpersonik taşıma uçağı Tu-144, aynı zamanda İngiliz-Fransız ortak tasarımı Concorde uçaklarına benzerliği sebebiyle de “Concordski” olarak isimlendirildi. Tu-144’ün prototipi, ilk uçuşunu 31 Aralık 1968’de, Concorde’dan iki ay önce, Moskova yakınlarında yaptı. Tu-144, ses hızını ilk kez 5 Haziran 1969’da aştı. 15 Temmuz 1969’da ise Mach 2 hızını aşarak, dünya havacılık tarihine en hızlı ticari uçak olarak geçti. Ancak, 3 Haziran 1973’te Paris Airshow’da, Tu-144S’in gösteri uçuşunda düşmesiyle, projenin itibarı sarsıldı. Ve bu kazadan sonra uçak bir daha beklenen ilgiyi görmedi. Aeroflot, 50 ticari uçuş sonrası yolculu uçuşları durdurdu. Ancak Boeing ve Nasa’nın, ses hızını aşan yolcu uçağı tasarlamak amacıyla deneysel bir Tu -144 satın aldığını ve kullandığını da bir kenara not edelim.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar