Yap bir insansız hava aracı, acısız olsun!
Maşallah ülkemiz o kadar gelişti ki, devletin herhangi bir kurumu "tak" diye istiyor, TÜBİTAK ise "Emriniz olur" diyerek, "şak" diye yapmak üzere kolları sıvıyor. Bir zamanlar "Tak-Şak Paşa" vardı, o bile duysa şaşırır bu işe. Zira "yapın" denilen işler, sanıldığı gibi ısmarlama olacak teknolojik ürünler değil. Üstelik yürütülen model de baştan aşağı göstermelik ve yanlış. Görünen o ki, güzel Türkiye'mizde kim ne yapıyor, nasıl yapıyor, envanteri bile tutulmuyor.
Mevzu şu: Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT), havadan görüntü ve ses istihbaratı toplamak için düğmeye basmışmış ve Amerika'nın silahsız uçan ve keşif-gözetleme cihazlarıyla donatılan "Global Hawk" gibi benzer bir hava aracının (İHA) üretimi için TÜBİTAK'la anlaşmışmış. Bu durumda sormazlar mı, İsrail'den aldığımız insansız hava aracı Heronların sorunlarını bile giderememiş ve kendi paramızla tuhaf hallere niçin düşmüştük?
Konunun başka boyutları da var. Zira Türkiye'de insansız hava aracı üzerinde çalışan ve önemli mesafe kat eden Türk Havacılık ve Uzay Sanayii AŞ (TUSAŞ-TAI) ile birlikte Kale Bayraktar, Vestel ve geliştirdiği ürünlerle tetikte bekleyen ASELSAN var. Bunlar ne olacak? Kaynağı bol, beyin gücü sınırsız bir ülke miyiz?
TAI'nin Orta İrtifa Havada Kalış (MALE) sınıfındaki ANKA ve bir üst taarruz modeli, döner kanat İHA'sı R300 ve devamındaki projeler ne olacak? Özel sektörün yapıp uçurduğu insansız hava araçları neden gündeme getirilmiyor? Mesela Türkiye'nin ilk insansız hava aracını yapıp Türk Silahlı Kuvvetleri'ne (TSK) teslim eden Kale Baykar, aynı zamanda Male sınıfında da Bayraktar Taktik İnsansız Hava Aracını geliştirdi. Yaptığı 3 prototipi de uçurdu. Ama uzun süre Savunma Sanayii Müsteşarlığı'na tosladı. Kale Bayraktar'ın mini İHA'sından ise 300'ün üzerinde üretilip TSK'ya teslim edildi. Fakat MİT'in haberi olmamış anlaşılan. TÜBİTAK da "Yeni bir meşgale daha buldum" tasavvuruyla olaya dahil olmuş.
Başbakan Erdoğan, Amerika'dan taarruz kabiliyeti de olan Predator isterken, MİT Müsteşarı kadar TÜBİTAK'a sipariş vermeyi düşünemiyor muydu? Demek ki akıl akıldan üstün olabiliyor. MİT, uzun süre havada kalabilecek ve yaklaşık 500 kilogram faydalı yük taşıyabilecek bir İHA siparişini restoranda "acılı Adana" söyler gibi sipariş verebiliyor. MİT'imiz böyle yaparsa, hazır stratejik ürünlerimizden haberi olmadan geleceğe ısmarlama yaparsa gerisini düşünmeye bile gerek yok.
Neyse ben konuyu uzatmayayım. Zaten anlaşmanın ardından TÜBİTAK uçak mühendisi aramaya başlamış, Amerika'daki bazı savunma şirketleriyle de temasa geçmiş.
Yarına kalmaz sipariş hazır olur. Benzer durum Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı (TSKGV) şirketlerinde oluyor. Milli Savunma Bakanlığı Savunma Sanayii Müsteşarlığı (SSM) ana tedarikçi olarak bunlara iş veriyor, onlar da sağdan soldan tedarik edip SSM'ye yerli fatura keserek, yüzde 56'sı yerli olduğu iddia edilen ürünleri teslim ediyor. Şimdi sıra TÜBİTAK'ta, varsın birazcık da onlar kazansın ve kazandırsın. Para bol, beyinde biraz problem var.
NBC ihalesi ne oldu?
Sayın SSM yetkilileri, 2005 yılında teklife çağrı dosyası yayınlanan ve 2007'de karara bağlanan NBC Koruyucu Elbise ihalesi sonrası neler oldu? İhaleyi kazanan bir zücaciyeci ve bir çantacı aradan geçen yaklaşık 100 ayın sonunda kocaman bir SIFIR çektiler mi?
Devlet Denetleme Kurulu'nun (DDK) denetlediği konulardan birisi de NBC ihalesi değil mi? İhale yasağı koyduğunuz bu işin uzmanı şirketler ne oldu?
Ortadoğu'da Türk dizilerinin sonu
Yurtdışında her geçen gün biraz daha büyüyen Türk dizi film pazarında sona doğru yaklaşıyoruz. Mısır, Suriye, Irak derken komşularla sıfır sorundan tümüyle sorunlu hale gelmemiz Türk dizi filmlerinin ihracını da vurmaya başladı. Önemli bir kaynaktan aldığım bilgiye göre, Türk filmlerine ilk ambargo Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır ve Suudi Arabistan'da geldi. Ve bu ülkelerde Türk filmleri devletler tarafından yasaklar listesine koyuldu.