Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Türk devletlerinin kışla ve dini gruplarla yaşadığı sorunlar bilinmeyen durum değil. Ya asker kalkışır ya da tarikatlar kazan kaldırır, devleti tehdit eder. Bazen bu ikisinden biri, diğerini bahane ederek devlete müdahil olmaya çalışır. “28 Şubat” askerin, FETÖ ise dini cemaatin kalkışmasıdır. Dolayısıyla “post modern darbe” olarak tarihimize geçen “28 Şubat” sürecinde yaşananlar dikkate alınarak temizliğinin, yargılanmasının ve müeyyidelerinin de caydırıcı olacak şekilde yapılıp yapılmayacağı merak konusudur.

        “28 Şubat” darbecilerine cezaların müebbet olarak yağması yetmiyor, yargılamada tüm süreçlerin bitirilip neticenin görülmesi icap ediyor. Dolayısıyla şu aşamada bile yaşlılık, sağlık ve sair gibi hususlarla değil, darbecilerin devlete ve millete yaşattıklarıyla, başbakana küfürleriyle, bakanlara hakaretleriyle, millete kan kusturmalarıyla anılması daha iyi olacaktır. Yerine göre affetmek iyidir, ama merhametten maraz doğacağı da unutulmamalıdır.

        Bugün Yunanistan ile yaşadığımız birçok meselenin zemininde Kenan Evren’in “12 Eylül darbesi” akabinde, Amerika’nın keyfini yaparak Türkiye’nin menfaatleri hilafına Yunanistan’ın şartsız olarak NATO’ya tekrar girmesine onay vermesi var. Bu ve benzeri hususlar, TSK’nın en üst seviyelerine gelmiş askeri zevatta bazı sıkıntılar olduğuna işaret etmiyor mu? Mesela, “28 Şubat” sürecinde, tarikattan, cemaatten haberi olmayan köylü anaları, kışlada oğlunun yemin törenine almayarak devletin temeline dinamit koyan bu paşalar değil miydi? Bin yıl sürecek dedikleri süreç çok kısa sürdü, ama “aç gözünü seyret, tekrarı yok bunun” gibi bir durum da söz konusu değil.

        Cuntacı paşalardan İsmail Hakkı Karadayı, Çevik Bir, Teoman Koman, Çetin Doğan, Fevzi Türkeri, İlhan Kılıç, sivil paşalardan YÖK Başkanı Kemal Gürüz dahil bugün hiç kimse tutuklu değil. Bu bile tuhaf.

        ‘YEŞİL SERMAYE’ AVCILARI NE OLDU?

        “28 Şubat” sürecinde “yeşil sermaye” listeleri oluşturulup şirketler batırılmaya, bazı vakıf ve derneklere bağış yapmaya, hatta nüfuzlu kişiler kanalıyla kendilerine koruma almaya zorlanmıştı. Şirket el değiştirmeleri yaşanmıştı. Evet, bin yıl sürecekti, ama 21 yılda her türlü kokusu çıktı. Şimdi kıvırtılmaya çalışıldığı gibi darbeci paşalar tarikat, cemaat mevzusuyla yola çıkmış değillerdi, dini grupları gerekçe göstererek Başbakan Necmettin Erbakan’ı iktidardan düşürmeyi amaçlamışlardı. Şu günlerde FETÖ’nün hain darbe eylemini kendilerine sütre yapanların iddia ettiği gibi askeri ve sivil zevatın amacı tarikat veya cemaatlerle mücadeleden ziyade kendi siyasi yaklaşımlarıyla Türkiye’ye makas değiştirtmekti. Bu sebeple seçimle gelen hükümeti, darbeyle değiştirdiler. Bu dönemde Süleyman Demirel gibi siyasi bir profilin cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturması Türkiye’nin ayrı bir şanssızlığı olmuştu.

        Ancak bu darbenin içerisinde silahlı kuvvetler kadar, silahsız güçler de vardı. Yargı üyeleri, sendikalar, sivil toplum kuruluşları, bazı büyük şirketler, dış odaklar ve medyamız da yerini almıştı. Medyada 28 Şubat’ın apoletsiz paşaları olarak görev yapanlar, hâlâ daha 28 Şubat süreciyle ilgili ahkâm kesebiliyor; tuhaf değil mi?

        Mesela, “Beşli Çete” olarak “post modern darbe” tarihinde yerini alan TOBB, TİSK, TESK, TÜRK-İŞ ve DİSK’in başındaki zatlar nerede? YÖK’ün mağdur ettiği insanlar sıkıntılarını yaşamaya devam ederken, medyada öğrencilere hakaret edenler halen daha “28 Şubat” süreciyle ilgili ahkâm kesebiliyor. Hatta sulandırma yapabiliyorlar. Bu da tuhaf değil mi?

        Osmanlı İmparatorluğu’nda tarikatlar, cemaatler zaman zaman devleti tehdit ederdi. Bugün yaşadığımız FETÖ meselesi de bunun en güzel örneği, ama asırlardır devletin başına musallat diğer takım ise kışladaki yolsuzlar ve onların destekçileri oldu. Bugün “28 Şubat” sürecini sulandırıp tarikatlara, cemaatlere karşı bir girişim olarak kimse sunmasın. Arka plana bakıldığında manzaranın farklı olduğu görülecektir. Bu bir kışla kalkışmasıdır. Hesabının da destekçileriyle birlikte görülmesi gerekir.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar