Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Ülkemizde nasıl fuar yapıldığı, izinleri kimin verip, piyasayı kimin kontrol ettiğini bilen var mı? Türkiye’de her sene, büyüklü küçüklü ortalama 470 fuar, yaklaşık 218 şirket tarafından organize ediliyor. Önüne gelen, imkânını ve adamını bulan fuar yapabiliyor. Başarılı bir fuarın karşısına rahatlıkla TOBB onaylı taklitleri de çıkabiliyor. Hiçbir engel yok. Hatta aynı şehirde, yakın tarihlerde ve aynı sektörde iki ayrı fuar da yapılabiliyor. Kereste fiyatına ihracat yapan mobilyacıların organize ettiği gibi... Çünkü kontrol ve denetim yok. Devletin imkân ve gücünü arkasını alıp kazandığını da yıllarca cebine atan, ama fuarı geliştirme konusunda hiçbir girişimi olmayanlar da var. TÜYAP ve CNR gibi başarılı fuarcılık şirketlerimiz de var, ama 2 şirketle sektöre bahar gelir mi?

        Zaman zaman gündeme getirdiğim fuar sektörünün durumunu daha iyi öğrenmek, negatif tablonun neden ve niçin oluştuğunu daha iyi anlamak için TÜYAP Fuar ve Fuarcılık Hizmetleri AŞ Genel Müdürü İlhan Ersözlü ile bir araya geldiğimde, Türkiye’nin azıcık sektörü disipline etmesiyle ciddi sıçrama yapabileceğini anladım. Mesela Konya’da Avrupa’nın ikinci büyük tarım fuarını yapıyormuşuz. Yaklaşık 4 bin yabancı misafir, 5 gün süren fuar için Konya’ya geliyormuş. 2017’de ülkemizde 475 adet fuar organize edilmiş, toplam 21 milyon ziyaretçinin 580 bini yurtdışından gelmiş. İlhan Ersözlü, fuarcılıkta Almanların 70-80’li yıllarını yaşadığımıza dikkat çekerek Almanya’da halihazırda 80 civarında fuar şirketi varken, Türkiye’de şirket sayısının çok olmasının sektörde kaliteyi düşürdüğünü söyledi.

        Türkiye’nin fuarcılık alanında gidecek epeyce mesafesi olduğunu söyleyen Ersözlü, Batı’da 100 farklı alanda fuar organize edilirken, ülkemizde 46 farklı sektörde fuar düzenlendiğine dikkat çekti. Türkiye’de devletin bir fuar politikası olmaması sebebiyle sektörün nitelikli büyümediğini de Ersözlü’nün değerlendirmelerinden anladım. Fuara katılan yabancıların harcama gücü, ekonomiye katkısı, ülkemizde ortalama 3 gün kalış süreleri önemli. Ama legal olmayan ve fuar adı altında yapılan etkinliklere son verilmesi, aynı alanda birbirinin önünü kesen organizasyonların da yapılmaması lazım ki sektör sağlıklı gelişebilsin. Bu işin devlet politikasının da daha fazla sorunlar olmadan acilen belirlenmesi gerekiyor. Bakalım kim sorumluluk alacak?

        ***********

        TİM NİHAYET İHRACAT KREDİSİ MESELESİNE EL ATTI!

        Defalarca bu köşede ihracat yapanların kredi meselesini gazeteci duyarlılığıyla gündeme getirdim. Aynı duyarlılığın çok azı ilgili makamlarda oturanlarda olsaydı, Türkiye bugün ihracat liginde farklı yerlerde olabilirdi. Dün Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) ile İş Bankası, Albaraka Türk, Akbank, Şekerbank, VakıfBank, Denizbank ve Halk Bankası arasında, 71 bin ihracatçı şirketin finansal ihtiyaçları için işbirliği protokolü imzalandığında, şu soruyu sordum: Neden bu işbirliği anlaşması 10 yıl önce imzalanmadı? İlgili bakanlıklar ve sivil toplum kuruluşları niçin görevlerini doğrudüzgün yapmıyorlar? Neden halen daha ithalat ve ihracat rakamları mukayeseli olarak aynı gün açıklanamıyor?

        İhracatta kredi sıkıntısı şöyle: Makinecileri ele alalım. Mesela Almanya’da 3 bin makine üreten varsa, Türkiye’de bu rakam tartışmasız 30 bin oluyor. Bu tablo bizim makine üreticilerinin ekonomik olarak güçsüz, yurtdışındaki rakipleri karşısında yarışta yetersiz olduklarını gösteriyor. Alman firmalar 3-4 yıl vadeyle makine satabilirken, Türk şirketlerinde bu süre 6 ay olabiliyor. Mevcut sistemde şirketlerimiz, sattığı malın bedelinin tahsiline ancak 6 ay dayanabiliyor. Sonrası hüsran. İhracat yapan şirketlerin güçlü olabilmeleri için belli çatılar altında konsolide edilmeleri gerektiği hususunda biz gazetecilerin fikir beyan edecek, formüller üretecek hali yok. TİM’in bu konuda bir şeyler yapması şart. En azından kredi imkânı için şirketleri bir araya getirecek tarifler yapılarak birleşmeler sağlanabilir. Böylece finansman maliyeti ve riski de azaltılabilir.

        Netice itibarıyla TİM, ihracatçıların kronik olarak her çeyrekte dile getirdiği finansman sorununa neşter vurmak için yola çıkmış. Tebrik etmek gerekir. Pazartesi günü de “Proje Bazlı Yatırım Teşvik Sistemi” töreni yapılarak 19 firmanın, 23 projesi için 135 milyar TL’lik teşvik belgesi verildi. Teknoloji alanında montajdan başka hiçbir başarısı olmayan şirketlere bile teşvik verildi. Verilen teşviklerin verimliliğinin iyi olabilmesinde bakalım ne derece titiz takip olacak?

        ***********

        ERZURUM NİRE, GOLF NİRE...

        Ajanslardan gelen haberlere göz atarken, “Erzurum geleceğin golfçülerini yetiştiriyor” başlığı dikkatimi çekti. İşin aslı şu: Erzurum Büyükşehir Belediyesi Spor AŞ, 30’u aşkın farklı spor branşında yeni yetenekleri keşfediyormuş. Tüm spor branşlarını halletmiş sevgili hemşerilerim, şimdi de golfe ilgi gösteriyorlarmış. Fakat henüz kayakta istenen başarıya Erzurum’da ulaşılmış değilken bu dağınıklık niye? Palandöken’de kışın karlarda, yazın çimlerde çok iyi kayak yapma imkânı varken, 5 bin öğrenciyi golfe yönlendirmeyi anlamış değilim. Erzurum’un gençlerini imkânlar dâhilinde belli alanlara yoğunlaştırıp bir başarı yakalanmaya çalışılsa, yazın çim kayağı için Palandöken elden geçirilse fena mı olur? Yıllar önce de bu konuyu yazmıştım, fakat ilgilenen çıkmamıştı. Başkan Mehmet Sekmen’e hatırlatmış olayım; Erzurum’da bir odaklanma, hedef sorunu var.

        Öte yandan Erzurum AK Parti Milletvekili Mustafa Ilıcalı’nın, 2026 Kış Olimpiyatları’nın Erzurum’da yapılması halinde şehrin, dünyada marka bir şehir haline geleceğine vurgu yapması ve bunun için çalışması önemli. Erzurum’un böyle bir olimpiyatı yapması halinde, Erzurumlu sporcuların da olimpiyatlarda madalya alabilmesi için çalışılması ve hedeflerin de bu şekilde konulması gerekir.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar