Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Dubai

        Türk Havacılık ve Uzay Sanayii AŞ (TUSAŞ-TAI) ile Aselsan, Türkiye’nin en önemli 2 şirketi. Bu 2 şirket büyüdükçe, yurtdışına ürün pazarlarken karşılarına çıkan sıkıntılar da büyüyor. Halihazırda Türkiye’nin bir numaralı savunma sanayii şirketi Aselsan, toplam ciroda yüksek rakama ulaşıyor, ama bunu birçok ürünle yapıyor. Dolayısıyla bu ürünleri alanlar, finansmanında şu ana dek ciddi sorunlar yaşamadıkları için Aselsan’ı da fazla sıkıştırmadılar. TAI’de ise durum daha zor. Mesela halihazırda ihracında önemli mesafeler kat edilen ATAK T129 taarruz helikopterinin tanesi onlarca milyon dolarla ifade ediliyor. Bazı ülkeler 10-15 tane T129 için masaya oturduğunda finansman sıkıntısı ortaya çıkıyor. Savunma sanayii ürünleri için normal ticari kanallardan ve ihracat kredisi sağlayan bankalardan kaynak kullanılamadığına göre bir çözüm şart. Bu birinci husus. İkinci detay ise tabanca, tüfek, elektronik aksam ile savunmada kullanılacak platform araçların pazarlamasının çok farklı anlamlar içermesi.

        Mesela Amerika’dan bir savaş uçağı veya gemisi alındığında, ortalama 30-40 yıl bu ülkeye bağımlı kalınıyor. Personel eğitimleri, platform araçlarının kullanıldığı süre boyunca sarf malzemeleri, yedek parçası, modernizasyonu, modifikasyonu vs. hususlarla 30 yıl boyunca ilgili ülkeye ödenen rakam çok yüksek oluyor. Mesela bir tabanca ve tüfekte, alınan ürünün 15 katı bir meblağ ödenirken, platform araçlarında bunun ortalaması 40 kat civarında. Bir savaş uçağı 75 milyon dolar ise, 30 yıl boyunca bunun 40 katı daha ödeniyor. İşte Türkiye, başta TAI’nin ATAK, Anka, Hürkuş gibi platform araçlarının ihracıyla böyle bir alana giriyor. Helikopter, uçak satacağı ülkeyle 25-30 yıllık bağ kurmaya hazırlanıyor. Çünkü ATAK ile birlikte Aselsan’ın, Roketsan’ın, Havelsan’ın, MKEK’nin veya diğer şirketlerin ürünleri de pazarlanmış oluyor.

        Hasılı, kamu, yarı kamu ve özel şirketlerimizin; TAI, Aselsan, Roketsan, Bayraktar, MKEK, Havelsan, Otokar, Sarsılmaz, Nurol, BMC, Katmerciler, Vestel vs. gibi markalarımız, savunma sanayii ürünlerini dünyaya pazarlarken en önemli meselelerinden birisinin de finansman olduğu ve olacağı çok net görülüyor. Zira artık meblağlar büyüyor, çok farklı ülkelerden gelen talepleri karşılamaya çalışırken rekabet edilmesi gereken bir kalemin de finans temini olduğu gerçeği ortaya çıkıyor. Türk şirketlerinin sıklıkla karşısına çıkacak finansman meselesinin çözümü için yurtdışı piyasalarını çok iyi bilen Mehmet Şimşek’in Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı, yerli üretim ve ihracatın artması için kafa yoran Naci Ağbal’ın Maliye Bakanı, ekonomi kökenli, finansmanı bilen Nurettin Canikli’nin de Milli Savunma Bakanı olması bir şans olarak görünüyor. Bu meseleyi de çözerse ancak bu 3 isim çözer ve tarihe de geçer...

        TAI’DEN KOMPOZİT ÇIKIŞI VE TRJET’İN GİDİŞİ

        Dubai Airshow’da TAI Genel Müdürü Temel Kotil ile yerli yolcu uçağının nasıl geliştirilmesi gerektiği konusunda uzunca sohbet ettik. Genel Müdür Kotil, geleceğin kompozit gövde uçaklarda olduğunun altını çizerek savunma sanayii projelerini belli bir aşamaya getirdikten sonra bu konuya da el atılacağının işaretini vermişti. Ama ben konuştuklarımı daha yazıya dökemeden, Temel Kotil’in açıklamalarını fuarın 3. günü yayınlanan Flight Global’de okudum. Evet TAI, 5 yıl içinde 100 koltuk ve daha yüksek kapasiteli bölgesel yolcu uçağı tasarımına başlamayı düşünüyor. Ama hedeflenen sıfırdan tasarlanmış, ara geçiş modelleri olmadan ve Boeing 787 gibi tamamen kompozit bir gövdeye sahip yolcu uçağı yapmak ve sonrasında varyantlarını geliştirmek.

        Türkiye’nin ürettiği hava aracı platformlarının başındaki isim böyle bir bakış açısı ortaya koyunca, doğal olarak TRJET projesinin geleceği de soru işaretleri içeriyor. Bu projenin hayata geçme şansının olmadığını, önemli kaynaklardan aldığım bilgiler eşliğinde ilk defa bu köşeden duyurdum ve ortalık karıştı. Dubai’de de TRJET Genel Müdürü Cem Uğur ile karşılaşınca, ona da sordum, resmi kanallardan Özmen çiftine bu projeyle ilgili bir şey bildirilmediğini söyledi. Fakat ortada bir şey de yok! Temel Kotil’in açıklamalarıyla artık suların durulması ve ilgililerin son sözü söylemesi gerekir.

        DREAM CHASER İÇİN ÇALIŞILMALI

        Türkiye için TRJET projesini geliştiren Eren- Fatih Özmen çiftinin Amerika’daki şirketleri Sierra Nevada Corporation (SNC), Uluslararası Uzay İstasyonu’nda görev yapan astronotlara bilimsel deneyler ve malzemeler taşıyacak “Dream Chaser” isimli uzay uçağının serbest uçuş denemesini önceki gün başarıyla gerçekleştirdi. Fakat Alman Dornier’den dönüştürerek yapmak istedikleri bölgesel yolcu uçağı TRJET Projesi’nde niçin başarılı olamadılar? Anlayabildiğim kadarıyla projenin demode görülmesi en büyük handikapları. Ayrıca Amerika’daki bilinirlikleri, algıları, prestijleriyle Türkiye’deki çok farklılık arz ediyor. Türkiye için biraz daha çalışmaları gerekiyor...

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar