Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bölgesel havayolu olarak kurulan Borajet, bölgemizdeki en sorunlu ülkelerde ilginç uçuşlar için de gayret göstermiş. Bölgesel havayolu olarak Türkiye içinde çapraz uçuşlar yapıp faaliyetlerini artırması beklenen Borajet, 2013’te İran içinde de tam 22 bacak bölgesel uçuş yapmış. Oldukça ilginç bir durum. Borajet’in bir yönüyle Amerikan sermayeli Türk şirketi olduğu dikkate alınırsa, İran’daki şehirler arasında yurtiçi uçuş yapabilmesi ilginç değil mi? ABD ve diğer ülkelerin İran ile yaptığı nükleer anlaşma tarihinin 2015 olduğu ve bu anlaşma sonrası ambargo şartlarının gevşetildiği göz önüne alındığında şaşırtıcı bir durum ortaya çıkıyor.

        Amerika’da Ermeni lobisine karşı mücadele verdiğini çeşitli açıklamalarında ifade eden Borajet’in eski patronu Yalçın Ayaslı, şirketinin 2013’te Van Erivan arasında sefer yapması için bile gerekli izinleri alabilmiş bir isim. Ancak, Türkiye’de çeşitli çevrelerin tepkileri üzerine Ermenistan uçuşlarını gerçekleştirememiş. Ayaslı’nın Amerika’daki tescilli şirketinin varlıklarıyla Borajet’i kurduğu dikkate alındığında, İran içinde uçuş yapabilmek için gerekli izinleri alabilmesi de oldukça ilginç bir durum.

        Tüm bu ilginçlikler 15 Temmuz sonrası, 29 Aralık2016’da Borajet’in hisse devriyle ortaya çıktı. İlk önce kamuoyuna yüksek rakamlı bir satış gibi sunulan Borajet’teki mali tabloların çok bozuk olduğu da şirketin yeni sahibi tarafından yapılan denetleme raporlarıyla ortaya çıkarıldı. Halihazırda Amerika’da yaşayan işadamı Yalçın Ayaslı’ya ait 3 şirketin; Borajet, Borajet Bakım ve Aydın Jet hisselerinin % 100’ü Hisse Devir ve Kâr Paylaşım Sözleşmesi ile Sezgin Baran Korkmaz Holding çatısı altındaki Bugaraj Elektronik Ticaret ve Bilişim Hiz. AŞ’ye devredilince şirketin kayıtlarda görünmeyen, mizanlarda olmayan borçlarıyla birlikte tüm faaliyetlerindeki tuhaflıklar da dikkat çekmeye başladı.

        Son durum şu: Borajet mevzusu, çeşitli tartışmalar sebebiyle mahkemeye düşünce, mevzunun birinci derecede muhatabı Yalçın Ayaslı için de ilgili adli makamlar ifadesi alınmak üzere yakalama kararı çıkarmış ve mal varlığı için de tedbir istemiş. Ancak öğrendiğim kadarıyla tedbir istenen mal varlıkları da Cayman Adaları’nda kurulu şirketler üzerine tescil edilmiş. Anlayacağınız durum karışık...

        ************

        DERSHANELER GERİ Mİ DÖNÜYOR?

        Dershanelerin kapılarına kilit vurma kararından sonra “Temel Liseler” onların yerini almaya başlamıştı. Tartışmalar başlamadan önce dershanelerin nasıl ticari kurumlara dönüştüğünü, denetim, kontrol zayıflığıyla verilen paraların karşılığının alınmaması gibi konuları bir veli olarak tüm detayıyla yaşadığım için sıkça gündeme getirmiştim. Mesela, 100 öğrenci dershaneye alınıyorsa, bunlar sınava tabi tutuluyor, en iyi 10 öğrenci seçilip yakinen ilgileniliyordu. Diğer 90 öğrenciye ise ödediği paranın onda biri kadar bile hizmet verilmiyordu.

        Ayrıca dershaneler bazıları için iyi bir finans kaynağı olmakla birlikte aynı zamanda iyi bir de insan kaynağı olarak kullanılıyordu. Benzer durum özel okullar için de geçerliydi. Çünkü tanıtım ve reklamlarında Milli Eğitim Bakanlığı yıllarca titiz davranmamıştı. Devlet okullarındaki başarılı öğrenciler özel okullara, dershanelere devşirilerek haksız reklamlar yapılmasına da ses çıkarılmamıştı. Sınavlarda birinci olan öğrencilere paralar ödenip sırtlarına dershane ve okulların reklamla donatılmış tişörtlerigiydiriliyordu. Gazetelerde tam sayfa olarak bireysel reklamları yapılıyordu.

        Peki, şimdi durum nedir? Lise son sınıfa devam edecek oğlum sebebiyle, hâlâ “Falan dershaneden arıyorum” telefonları alıyorum. Üniversite sınavına nasıl hazırlanmalı derken, dershanelerle aynı vasıflara bürünmüş, ama lise olarak konumlanmış “Temel Liseler” tavsiye edildi. Müfredata değil, sınava yönelik programları varmış. Ders notlarını da önemsemiyorlarmış. Yüksek notlar veriyorlarmış. Yine 100 öğrenci başvuruyorsa, birçoğu eski düzenle hareket edip, en iyi 10 öğrenciye ilgi gösterip derece için çaba sarf ediyorlarmış. Temel Liseler’in bu yaklaşımı, özel ve devlet okullarını da etkiliyor. Bunu da bizatihi gözlemledim. Tek teselli ise devlet liseleri arasında nakillerde, TEOG puanlarına azami dikkat edilmesi, torpil ve kayırmaya fırsat verilmemesi.

        Aslında tüm okullarda toplam kaliteye değer verecek bir sistem ihdas edilerek öğrencilerin bireysel başarıları değil, okulların toplam başarısı öne çıkarılsa, tartışılan birçok husus kendiliğinden ortadan kalkmaz mı?

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar