Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Türkiye’deki ABD Ulaştırma Güvenlik Dairesi (TSA) uzmanlarıyla görüşmelerde, “İstenilen ilave güvenlik önlemini de alalım, bu yasağı uygulamayın” önerisine cevap verilmemiş. Yasak ertelenmeden, şimdilik kaldırılması ihtimali de olmadan uygulanacak. Ankara’daki TSA ekibi, ABD’ye yapılacak uçuşlarda, yolcu beraberindeki cep telefonu haricindeki elektronik cihazların kabine sokulmaması için son kontrol noktasında, uçağa biniş kapısında, uygulamanın nasıl yapılacağına dair teknik değerlendirmeleri Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü (SHGM) yetkilileriyle yaptı.

        25 Mart’tan itibaren Atatürk Havalimanı’nda, ABD uçuşları için çok sayıda tarayıcı cihazın konulacağı daha geniş salonlar ayrılacak. Tüm ABD yolcusu, terminal girişi ve hava tarafına geçişteki tarama kontrollerinden sonra üçüncü noktada uçağa binmeden “patlayıcı iz dedektörü”nden (ETD) geçirilecek. Uçak altına verilen bagajlar ise ABD’nin isteği doğrultusunda 360 derece tarama yapan “tomografi” benzeri EDS’den geçiriliyor.

        Böylece Türkiye’nin teklif ettiği yolcunun yüzde 60’ını değil yüzde 100’ünü ETD’den geçirelim teklifi, TSA uzmanlarının da isteğiyle uygulanacak, ama yasağa şimdilik katkısı olmayacak. Uygulama hayata geçirildikten sonra TSA yetkilileriyle yeniden görüşülüp kontroller yapılacak ve yasağın kaldırılması birkaç hafta içinde teknik olarak tekrar istenecek.

        Ancak yasağın kaldırılması, ertelenmesi gibi kararlar ABD Başkanı Donald Trump ve ekibinin yetkisinde. Durum böyle olunca, bu kararın arka planında 3 Amerikan şirketinin, United, Delta ve Amerikan havayollarının, Körfezin üçlüsü, Emirates, Etihad ve Katar’ın ilgili devletler tarafından sübvanse edildiği ve haksız rekabetle, pazarda etkin oldukları şikâyetlerinin yansıması olarak görmek mümkün. Fakat, THY’nin Körfez havayollarıyla aynı çatı altına sokulmasının ise mantıklı izahı yok.

        Evet, Amerika ve Avrupa’nın bayrak taşıyıcı havayolu şirketleri, son yıllarda THY ve diğer 3 şirket karşısında pazar kaybetti. Etkili olamadı, onlarla yarışamadı. Diğer taraftan düşük maliyetli havayolları da (low cost carrier) onların pazarını daraltınca THY, Emirates, Etihad ve Katar’ın uçuş ağları ve başarıları daha fazla göze batmaya başladı. Ticari olarak mücadele imkânı bulunamayınca, devletler düzeyinde girişimler devreye girdi ve bu yasak kararı gündeme geldi. Ayrıca bu yasak kararının ticari kaygılarla alındığına en güzel işaretlerden birisinin de ABD ile ortak hareket eden İngiltere’nin, bazı ülke (Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar) ve havayollarını kapsam dışı tutmasından da anlamak mümkün. İngiltere yakın ilişkide olduğu iki ülkeyi, mevzu güvenlikse niçin kapsam dışına aldı?

        Eğer konu havacılık güvenliği ise mevzunun neden Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü’ne (ICAO) taşınmadığına dün vurgu yapmıştım. Ancak ICAO’nun 2-3 haftadan önce devreye girmesi zor. Dolayısıyla “Yasak etki göstersin” diye bir organizasyondan da bahsedilebilir.

        YOLCU LİSTELERİ UÇUŞTAN ÖNCE AMERİKA'DA

        Amerika uçuşlarında, uçak daha Atatürk Havalimanı’ndan kalkmadan 2 saat önce yolcu isim listesi ABD’ye ulaştırılıyor. İstenmeyen yolcu varsa veya ABD’ye varışında bir araştırmaya tabi tutulacak isim söz konusuysa, ilgili makamlar bu bilgilere önceden sahip oluyor. Benzer durum Avrupa uçuşları için de geçerli. Ancak ABD tarafı, yolcu listesinin iki devlet arasında yapılan bir anlaşmayla kendilerine ulaştırılmasını istiyor, ama Türkiye bu anlaşmaya şu ana kadar sıcak bakmamıştı. Şu ana kadarki uygulama ise bir nevi gayri resmi olarak THY tarafından ABD’ye ulaştırılıyordu. Bu yasağın kaldırılması için ABD makamlarıyla masaya oturulması halinde bu konunun da gündeme getirileceği, ABD’nin yolcu listesinin resmi kanallardan iletilmesi için de pazarlık yapması söz konusu.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar