Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Çok kısa bir hatırlatma.

        Bizim kura ne olmuştu? Neden dolar 7’lere kadar çıkmıştı? Biz niye Arjantin ile dibe doğru yarışır olmuştuk?

        Öncelikle, az tasarrufla çok yatırım ve özellikle de bol tüketim yapmaya çalışıp duruyoruz yıllardır. Üstüne bir de ithal bağımlısıyız. Üretip ihraç ederken bile ithal ediyoruz. Yeni değil, hanidir böyle.

        Öyleyse neden bu yıl kur uçtu? Yurt dışında fonlanma bozulduğu için.

        Üstüne bir de dış ilişkilerde sorunlar yaşadık. Enflasyonun bir bela olduğunu kabul etmedik. Ekonomini bariz kurallarına meydan okuduk. Oysa gök kubbenin altında değişen bir şey yok. Saklı gerçekler, kurulu düzenekler yok.

        Mali politikalar ile para politikasına destek vermeyince ne yazık ki bizim fiyatlar Latin Amerika kıvamında, adeta sekerek yükselmeye başladı. Zaten yapısal olarak değer yitirmeye mahkum ettiğimiz kurun üstüne bir de bu yükleri ekleyince milli paramız endişe sebebi oldu.

        Ne zaman ki uç senaryoları eledik, yüklü faiz artışı ile yarın daha düşük faizlerimiz olsun diye bugün sıkıntıya katlandık. Ne zaman ki siyaset seçimden geçime döndü ve maliye para politikasına destek attı. İşte o vakit kur krizinin akut kısmı geride kaldı.

        ***

        Kurun uçtuğu günlerde herkes doktor yok mu derken, hastalık büyüdü. Bunca ızdıraba gerek yoktu gerçekten. Modern tıp bundan daha ilerideydi.

        Herkesin ekonomist olduğu, kurun seviyesini çok iyi tahminleri olan bir tanıdığından aldığı tüyo ile ezbere bildiği günler geride kaldı. İşte şimdi oturup yetişkin gibi konuşabiliriz.

        Önce şu kabul ile başlayalım. Bu enflasyon belası geçip gitmiş değil. Yapışkan ve temel mal gruplarında sosyal hasar bırakacak kadar da yüksek. Merkez Bankasının sıkı politikaya devam etmesi ve TL’nin reel olarak değerlenmeyi (enflasyondan daha az değer kaybederek) sürdürmesi elzem. Çünkü yumuşak iniş şansımızı bu denli yüksek kur ile kaybettik. Yeniden bu riski almamalı.

        Eylül ayı itibari ile çok sert bir daralma başladı. Bu sürecek. Neden böyle? 1994 kamu ve 2001 banka krizlerini etüt ettik. Ne var ki reel sektörün bu kadar hızlı ve üstelik yabancı para cinsinden borçlandığı bir periyodu yönetmedik.

        Bu şirketler önce likiditelerini yönetmeye çalışacaklar. Bu süreci atlatmaya ve ticari ömürlerini sürdürmek için çabalayacaklar. Yatırım ve istihdam şöyle dursun, küçülmek isteyecektir bu girişimler. Vatandaşlar önce yüksek enflasyon ve ardından iş kaygıları sebebiyle tehdit hissederek harcama eğilimlerini iyice kaybedecekler. Bankalar kredi standartlarını daraltacaklar. Uzun vadeye yayılan alacak yapısına sahip şirketler ve güvene dayalı ticaret için riskler artacak. Şu ana kadar daha güvenli olan KOBİ’ler için düşük marjlı işleri pahalı fonlamak ve yüksek maliyetlere göğüs germe zamanı başlayacak.

        Tüm bunlar olurken, daha önce bir hayli fazla cephane yakmış olan kamu düşen gelirlerin de etkisi ile çok az yaraya merhem olacak.

        İşin, aslında çok daha kısa sürmesi gereken ve bir nevi oyun kısmı geride kaldı. Ancak çok çok yazık ki beklenenden sancılı ve uzun sürdü bu bölüm. Şimdi uzun sürecek, yönetmesi daha güç olan geliyor. Stagflasyon ile mücadele edeceğiz. Başarılı olursak ve yaşadığımız bu yeni tecrübeyi daha öncekilerde olduğu gibi ileriye bir rehber olarak kullanırsak koşmaya devam edeceğiz. Aksi, kriz ve derin sosyal sorunlara kapı açacak.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar