Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ŞAHSEN 1991 sonrasında oluşan koalisyonların kuruluş öykülerini yakından gözledim; biraz daha uzak bir dönem olduğu için, 1980 öncesinin koalisyon öykülerinin teyidini ise, kuruluşta yer alanlardan alma ihtiyacı duydum.

        O rahatlıkla yazıyorum: AK Parti ile CHP arasında başlatılan koalisyon müzakerelerinin bizim siyasi tarihimizde pek benzeri yok...

        İki veya daha fazla parti koalisyon niyetiyle yola çıktıklarında, geceli-gündüzlü çalışarak işi çabucak bitiriyor; şimdi olduğu gibi haftalara yayılarak kurulmuş bir koalisyonu hatırlayanla karşılaşmadım.

        Araya bayram girdiği için müzakeresi bir parça uzayan, askerlerin bayram ziyaretinde Mesut Yılmaz’ın aklını çelerek akamete uğrattıkları 1995 seçimi sonrasına ait bir öykü var; ama o bile haftalara yayılmadan yerini ANAYOL’a bırakmıştı.

        1991 seçimi sonrasında herkes ANAP’lı bir koalisyon beklerken, iki gazeteci -Uğur Mumcu ve Emin Çölaşan- kollarını sıvamış ve Çölaşan’ın evinde bir araya getirdikleri Hüsamettin Cindoruk (DYP) ile Hikmet Çetin’i (SHP) ikna edip ANAP’ı dışarıda bırakacak DYP-SHP koalisyonunun temelini atmışlardı.

        CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu yeni hükümeti AK Partisiz, “yüzde 60’lık blok” ile kurma niyetini dışa vururken, aklında muhtemelen bu örnek vardı.

        Nereden bileceksiniz? DYP-SHP koalisyonunun evinde kotarıldığını, bizler, yıllar sonra, Çölaşan yazınca öğrenecektik.

        AK Parti’yi dışarıda bırakan formül MHP’nin tavrı sebebiyle işe yaramayınca, koalisyon oluşumunda ipler AK Parti’nin eline geçmiş oldu. AKP bir yandan CHP ile haftalara yayılan koalisyon pazarlığını sürdürürken, bir yandan da MHP ile hükümet kurabileceği biçimde siyasi zemini dizayn ediyor.

        Gözü ise tekrar seçimde...

        Beceri, hem de büyük bir siyasi beceri bu.

        Şu anda takdirle izlediğim siyasi becerisi yalnızca koalisyon oluşumunda ipleri ele geçirmesiyle sınırlı değil; geçici hükümet yerini kalıcıya veya seçim hükümetine bırakıncaya kadar uzayacak süreyi kullanma biçiminde de becerikli AK Parti.

        7 Haziran seçiminin en başarılı partisi HDP, aradan geçen 50 gün içerisinde, en zorda kalan parti durumuna nasıl düşüverdi dersiniz?

        AK Parti’nin siyasi taktikleriyle...

        HDP bugün kendini savunmakta zorlanan bir parti.

        Onun sandık başarısını hesaplarına uygun görmeyen PKK’nın dağ kadrosu bir yandan, baraja takılmasını beklerken tek parti hükümetini imkânsız hale getiren HDP’yi sistem dışına itmeye çabalayan AK Parti öte yandan, HDP’yi iten itene...

        Bir türlü 80 milletvekilli bir grup gibi davranamıyor HDP.

        Seçimin öncesinde “Barışı biz getiririz” iddiasını seslendirerek farklı kesimlerden oy almayı başarmıştı HDP; seçim sonrasında bu sözünü tutabileceği tek bir adım atamadığı gibi, silahların yeniden konuşmaya başladığı bir ortamda ne yapacağını bilemez bir görüntü veriyor.

        Günümüz ortamında siyasi başarının sahibi bir parti olarak HDP, Kandil’in önüne geçebilir ve “Muhatabınız benim” tavrını kamuoyuna kabul ettirecek girişimlerde bulunabilirdi; girişimin yerini salt retorik aldı, öyle olunca da HDP’nin önünü Kandil kesiverdi.

        Muhalefet partileri -daha çok CHP ile HDP- oyun kuramıyor; daha kötüsü, siyasetin aslında bir tür oyun olduğunun farkında görünmüyor.

        Bu tablodan ne çıkar?

        AK Parti’nin oyun planında ne varsa o çıkar.

        Ne yapayım, acı gerçek bu.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar