Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Skoda denilince benim aklıma gelen Galatasaray Lisesi yıllarımdır.

        Şimdi üniversite olan Ortaköy’deki kız bölümünde mutfak olmadığı için, kızların yemekleri de Beyoğlu’ndaki okulda hazırlanır, dev kuşhanelere koyulduktan sonra okulun uçuk mavi Skoda kamyonetiyle “Aşağı Okul” dediğimiz Ortaköy’deki binaya yollanırdı. Zaten bizim kuşak için Skoda demek, arka tekerlekleri içe doğru basan, çarpık bacaklı kamyonet demekti. Hatta o zamanlar çarpık bacaklılara “Skoda bacaklı” denirdi.

        Meselenin geyik kısmını bırakıp esasına dönersek, Skoda aslında Avrupa’nın en eski otomobil üreticilerinden biri. Aslında 1895 yılında kurulmuş bir bisiklet fabrikası. Kuruluşundaki adı Laurin Klement. Sonradan Skoda ismini almış. Daha sonra otomobil ve kamyon üretimine başlamış.

        2. Dünya Savaşı’nda Alman ordusu tarafından fabrikaya el konulmuş ve zırhlı araçlar, paletli taşıyıcılar, hatta uçak bile üretmiş. Çekoslovakya’nın Rusya’nın kontrolü altına girmesinden sonra ise Doğu Bloku için güzel sayılabilecek otomobiller üretmeye devam etmiş. Ancak asıl değişim, 2000’lerin başında Volkswagen Group tarafından satın alınmasıyla başlamış.

        Bizim için Skoda kamyonetlerden sonra Skoda ile ilk ciddi karşılaşmamız bu dönemde aslında. Favorit adlı modeliyle Türkiye pazarına otomobilleriyle de girmeye başlayan Skoda, o dönem için ciddi bir pazar payı da elde etmişti. Ancak o sırada VW etkisi henüz çok köklü biçimde hissedilmiyordu Skoda’da. Yıllar geçip VW yatırımları iyice yerli yerine oturunca Skoda çok önemli bir üretici haline dönüştü. Geçen yıl yaklaşık 1 milyon 40 bin otomobil üretti ve sattı. Genel olarak imajı VW’ye benzeyen ama bir alt segmentte olan bir otomobil. Ancak bugün size tanıtacağım Skoda Superb ile bu imaj yerle bir olmaya aday.

        Skoda sanki VW’nin üzerinde bir yere çıkmaya çalışıyor gibi. Geçen hafta Mekteb-i Sultani’den birkaç dönem büyüğüm olan Ahmet Ocaklı arayıp “Her otomobili denedin, bir bizimkini denemedin” deyince önce anlamadım. Jeton sonra düştü.

        Rahmetli Orhan Yüce Ağabey’in ölümünden sonra Yüce Otomotiv’in başına Ahmet Ocaklı geçmişti ve Doğuş ile ortak Skoda’nın Türkiye distribütörlüğünü yapıyordu. Ertesi gün kapıya Skoda Favorit geldiği sırada evden çıkmak üzereydim.

        Ne yalan söyleyeyim, otomobil geldiği zaman “Yanlış getirdiniz galiba, Skoda gelecekti” dedim. “Yok Fatih Bey, bu Skoda” dediler. Ben de öğle yemeğinde Faruk Süren, Ali Dürüst ve Abdurrahim Albayrak’la buluşmak üzere çıkıyordum tam. Atladım Skoda Superb’e, “Bunla gideyim bari” dedim.

        Papermoon’un kapısında durduğum zaman Skoda ile ilgili toplumsal izlenimin ilk işaretini aldım. Kapıdaki valeler “Yahu bu Skoda sınıf atladı. Amma güzel araba yapmaya başladılar” diye konuşuyorlardı ben içeri girerken.

        Gelelim meselenin esasına. Yeni Skoda Superb, bana göre çok iyi bir otomobil ancak VW Group açısından bakınca sanki büyük bir hata gibi görünüyor. Skoda öylesine üst sınıfa yükselmiş ki, bu otomobil hem VW CC’ye hem de Audi A4’e rakip olabilir.

        BU KADAR BÜYÜK BAGAJ GÖRMEDİM

        Otomobilin içi gerçekten çok kaliteli. VW ile Audi arası bir yerde. Göstergeler analog ve oldukça basit. İşin doğrusu ben de öylesini seviyorum.

        Ortadaki dokunmatik ekrandan otomobilin tüm fonksiyonlarına ulaşılabiliyor. Ekranda radyo seçeneğine geldiğiniz zaman dinlediğiniz radyoları logoları ile görmek çok hoş. Ancak navigasyon sisteminin yüklenmemiş olması ciddi bir eksiklik olarak göze çarpıyor. Gerçi bizim memlekette navigasyonlar zaten doğru düzgün çalışmıyor, telefonlardaki navigasyonları kullanmak daha doğru ama yine de olması lazım gibime geliyor. Müzik sistemi çok çok iyi. 5 ayrı sürüş seçeneğini yine ortadaki ekrandan kumanda edebiliyorsunuz.

        Superb’in beni en çok şaşırtan tarafı ise bagajı. Yemin ederim hayatımda bu kadar büyük bagaj görmedim. Eski Amerikan otomobillerinin bagajları bile bu kadar büyük değildi. Hani zorda kalsanız bagaja iki kişi girip rahatça yatabilir. Hiç de daralmazsınız. Üç büyük valizi alacak kadar geniş.

        100 KM’DE 10.5 LİTRE YAKIT TÜKETİYOR

        2 litre TSI benzinli motor, 280 beygir güç üretiyor. Motor, VW’nin Audi’de de kullandığı motorla hemen hemen aynı.

        Motorun performans eğrisi biraz acayip. Gaza hafif bastığınız zaman sanki küçük bir motor gibi.

        Biraz basınca kükrüyor ve muazzam bir güç vermeye başlıyor. Superb’de sürekli 4 tekerlekten çekiş var. Bu da otomobili Audi ile eşdeğer hale getiriyor desem yeridir. Zaten kullanımda bayağı bir Audi özelliği var. Viraj kabiliyeti, hızlanma, direksiyon tepkileri çok fazla Audi’yi çağrıştırıyor. Son sürat konusuna girmeyeceğim, sonra kızıyorsunuz.

        Ama 200 kms hıza çok rahat ulaştığını, yokuş yukarı bile zorlanmadan 180-190 kms sürati bulduğunu söylemekle yetineyim.

        Yakıt tüketimi ise verdiği güce oranla makul. 100 kilometrede 10.5 litre tüketti ki, öyle pek de nazik kullanmadığım bilinir. Benim kullandığım aracın liste fiyatı 174 bin 900 TL. Eder mi? Eder...

        ÜST SINIF BİR JAPON GİBİ

        Skoda sınıf atlamış. Hem de ciddi biçimde. Skoda Superb, adı gibi “Süper” bir otomobil olmuş. Dış görünüşü, eskiden büyüğü olan Passat’tan da, Passat CC’den de daha iyi. Üst sınıf bir Japon gibi görünüyor. Cutting Edge denilen sert hatlar ve keskin çizgilere sahip. Yandan ve önden görünüş çok çok iyi. Arka taraf fena değil ama daha iyi olabilirdi.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar