Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        NEW York Times Gazetesi, Türkiye'deki IŞİD trafiğini yazdı.

        Türkiye'den IŞİD'e gidenleri.

        Kaynakları, ABD Savunma Bakanı ve ABD Genelkurmay Başkanı.

        Durum bu ikilinin anlattığı kadar vahim midir bilmiyoruz, ama bir trafik olduğu kesin, aylardır Türkiye'de de yazılıyor zaten.

        Buradan gidenler de ama özellikle oradan buraya gelenler.

        Gelip burada tedavi olan IŞİD militanları, IŞİD komutanları.

        Tabii durumu, iki hafta önce buraları turlayan ABD Savunma Bakanı Hagel'in ağzından duymak insana "koyuyor''.

        Daha önce hangi ülkelerin benzer suçlamalarla karşılaştıklarını ve sonrasına başlarına gelenleri hatırlayınca daha çok koyuyor.

        Ama her şey göz göre göre oluyor, sürpriz yok.

        Aylar önce yazdık bu köşede, "Türkiye'yi teröre destek veren ülkeler sınıfına sokabilirler'' diye.

        Biz yazdık, biz dinledik, üstüne bir de küfür yedik.

        Şimdi de New York Times azarlanıyor.

        Sanırsın ki, adamlar bu haberi uydurmuş.

        Yahu haber herkese açık basın toplantısı.

        Söyleyen de ABD Savunma Bakanı.

        NYT, onun söylediklerini yazıyor.

        Ama fırçayı yiyen New York Times.

        Belli ki, eşeği dövemeyen hıncını semerden çıkarıyor.

        ABD Savunma Bakanı'na "adi, şerefsiz'' denemeyeceği için onun sözlerini aktaran "adi, şerefsiz'' oluyor.

        Acaba diyorum, "NYT de bu haberi yapan muhabirini kovar mı?'' talep üzerine.

        Başbakan'ımız Ahmet Davutoğlu ise "Havuz"dan konuşuyor ve Sabah Gazetesi'nin haberine göre, "ABD bize karşı çok mahcup'' diyor.

        Mahcup hali buysa mahcup olmayan hali nasıl olacak diye ürküyor insan.

        Sakın yanlış anlamayın, her politikamızı ABD'ye göre belirleyelim falan demiyorum.

        Dediğim şu: "Doğru politika belirleyelim.''

        Üç gün sonra bize tehdit olacağı açık olan çapulcu örgütleri "Sünni'' diye desteklemenin yarın öbür gün bize dönmesi kesin olan bir silahı doldurmak olduğunu anlamadık, ama artık anlayalım.

        "Değerli yalnızlık'' diye yutturduğunuz "değersiz yanlışlık"tan artık dönelim.

        Bakın, en "sırdaş'' müttefikiniz, hatta tek müttefikiniz olan Katar bile size sırt çevirdi.

        Müslüman Kardeşler'inizi Katar dahi sınır dışı etti.

        Bırakın bu "değerli'' lakırdıları.

        Yalnızlığın bu kadarı bir kıymet arz etseydi en yalnız ülke Kuzey Kore'de insanlar açlıktan birbirini yemezdi.

        Anlattım zannediyorum, ama asla anlayamayacağınızı da adım gibi biliyorum.

        Aysal'ın sosyal sorumluluk projesi çökerken

        GALATASARAY'ın içinde bulunduğu rezil duruma bakar mısınız!

        Başkanın en has adamı, Galatasaraylı olmaya çalıştığı günlerde Galatasaray'daki eli ayağı durumundaki Bülent Tulun, başkanın eşi hakkında dedikodu yapıyor, başkanın eşi de Şampiyonlar Ligi maçı sırasında loca loca dolaşıp Tulun'u arıyor.

        Bulsa rezaletin büyüğünü göreceğiz.

        Bu bile durumu özetlemeye yeter.

        Şimdilerde herkes, Ünal Aysal'ın kaçacağını konuşuyor.

        Eğer genel kuruldan istediği yetkileri alamazsa bırakacakmış.

        İstediği şu.

        Galatasaray'ın tüm mal varlığını satma yetkisi.

        Riva'yı, Florya'yı, her şeyi.

        Aysal başkan olduğunda Riva'yı satsan borçlar ödeniyor, geriye de 100 milyon sermaye kalıyordu.

        Şimdi Riva ile Florya'yı birlikte satsan borcu kapatmıyor.

        Muazzam ufuklu işadamının Galatasaray'ı getirdiği nokta bu.

        1 milyar borçla bırakır gider bence de.

        Zaten onun için sosyal sorumluluk projesinden ibaretti Galatasaray.

        Çeker gider.

        Galatasaraylı değil ki, umurunda olsun.

        Galatasaraylılar da şimdi yeni başkan aramaya başladılar.

        Geçen hafta duydum, "Muharrem Yılmaz'ı ikna edecekler'' diye.

        Hemen aradım.

        "Hayırlı olsun Galatasaray başkanlığın'' diye.

        Haberi yoktu.

        Arayan soran olmamış.

        "Haftaya gelirler" dedim.

        "Şakası bile hoş değil'' dedi.

        "Gelecekler, hazırlıklı ol'' dedim.

        "Telefonumu kapatayım en iyisi'' diye yanıtladı.

        Yılmaz'ın böyle bir niyeti yok, Galatasaraylıların haberi olsun.

        Ama yine de Galatasaray havuzundan kimi çeksen Ünal Aysal'dan daha iyi başkan olur.

        Çünkü Aysal'dan başka hiç kimse Galatasaray Başkanlığı'na "sosyal sorumluluk projesi'' diye bakmaz.

        Çünkü oradaki herkes doğuştan Galatasaraylı.

        Aysal gibi 65'inden sonra Türkiye'de tanınmak ve iş kotarmak için Galatasaraylı değil.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        En iyi yargıcın zaman olduğunu anladığımız zaman.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar