Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        EH artık şunun şurasında 24 saat kaldı.

        Yarın bu saatlerde inşallah oy kullanmaya gidiyor olacağız.

        Sandıktan ne çıkacağı hiç bu kadar belirsiz olmamıştı son yıllarda.

        İktidar partisi ilk kez “tek kale maç” oynamıyor.

        Karşılıklı ataklar var.

        Bunu en iyi hükümete yakın medyanın, hükümete en yakın kalemlerinden anlıyoruz.

        1. “Muharrem İnce kazanırsa başınıza bunlar gelecek” diyerek AK Parti’den son dönemde uzaklaşmış isimlere mesaj yollanıyor.

        2. İnce’ye yönelik çok ciddi bir dezenformasyon kampanyası yürütülüyor, kazaklı, montlu fotoğrafları “15 Temmuz gecesi” diye yayınlanıyor.

        Hal böyle olmaya başlayınca bende de bir merak uyanıyor.

        Biliyorsunuz bir süredir anket sonuçlarına da bağlı olarak yapılan bir yorum var.

        Şöyle deniliyor: “Erdoğan cumhurbaşkanlığını kazanır ama TBMM çoğunluğunu AK Parti kaybeder, çoğunluk muhalefete geçer.”

        Hatta bu soru Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da soruldu, o da “A, B ve C planlarımız var” diye yanıtladı.

        O zaman ben aynı soruyu farklı açıdan sorayım!

        Ya tam tersi olursa?

        Yani İnce cumhurbaşkanı seçilir ama Meclis’te çoğunluk Cumhur İttifakı’nın yani AK Parti-MHP birlikteliğinin olursa ne olacak?

        Belli ki İnce’nin performansı sayesinde artık bu da bir olasılık.

        Belki İnce’ye de böyle bir olasılığı sorma zamanı gelmiştir.

        Not: Bu soruyu Ankara mitinginden sonra ulaştığım Muharrem İnce’ye sordum. “Milletimizin tercihi başımızın üzerinedir. Bizim A, B ve C planlarımız daha fazla demokrasi, daha fazla özgürlük, daha fazla mutluluk. Meclis’te AKP ve MHP’nin buna karşı çıkacak hali yok herhalde” yanıtını verdi.

        **********

        İNCE'NİN YARATTIĞI DUYGU

        NE siyaset bilimciyim, ne sosyolog.

        Ama yılların tecrübesiyle olan biteni iyi gördüğümü düşündüm hep.

        Yarın yapılacak seçimler öncesi gördüğüm şudur.

        Muharrem İnce, Türkiye’de bir rahatlamaya neden oldu.

        Yok yok “neden oldu” doğru tanım değil.

        Bir rahatlama “sağladı”.

        O rahatlamanın “nedeni” şu:

        Türkiye’de AK Parti iktidarından memnun olmayan geniş kesimler ilk kez “Biz de hiç fena değiliz” hissine kapıldı.

        Aynı kesim, “Biz de Tayyip Bey gibi ağzı laf yapan, laf altında kalmayan, pratik, hazırcevap bir lider çıkarabilirmişiz” güvenine sahip oldu.

        Kendini çaresiz hisseden bu insanlar, “Sorun bizde değil, muhalefete liderlik ettiğini zannedenlerdeymiş” özgüvenini kazandı.

        “Bu CHP’den cacık olmaz” sözü tarihe karışma aşamasına yaklaştı.

        Mersin ve İzmir mitingleriyle birlikte “Biz de meydanları doldurabiliyormuşuz” inancı oluştu.

        Ve en önemlisi “yalnızlık” ve “sahipsizlik” duygusunun yerine “Biz azınlık değilmişiz” gururu aldı.

        Sandıktan ne çıkar bilinmez. Ama İnce’nin ceketinin altından bunlar çıktı!

        **********

        TALİMHANE Mİ UMUMHANE Mİ?

        SAYIN İstanbul Emniyet Müdürü...

        Ya da Sayın Beyoğlu İlçe Emniyet Müdürü...

        Hanginizin ilgi alanına girer, bilmiyorum.

        İkinize birden sesleniyorum.

        Bizim Habertürk’ün merkezi İstanbul’da, Talimhane’de.

        Oteller bölgesi diye bilinen yerde.

        Ben de haliyle burada çalışıyorum.

        Haftada birkaç kez gece geç saatlerde programdan çıkıyorum ve gazeteden Talimhane’ye doğru yürüyerek gidiyorum. Bir şeyler atıştırmak için.

        Allah aşkına bir akşam gelin ve beraber yürüyelim. Talimhane’nin halini bir görün.

        Beyoğlu Belediyesi’nin ciddi bir çalışma ve ciddi bir masrafla son derece şık bir hale getirdiği o sokakların halini.

        Yemin ederim, yürüyemezsiniz. Utanırsınız!

        Tam bir batakhane.

        Sokaklarda çoğu Arap asıllı, kimi Lübnanlı, kimi Suriyeli, kimi Faslı yüzlerce seks işçisi.

        Onlarla beraber birtakım acayip tipler.

        Torbacılar.

        Tam bir felaket, tam bir rezalet.

        Arap turistlerin kaldığı bölgeden giderek Arap turistler de elini eteğini çekmeye başladı.

        Rica ediyorum, bir el atın.

        Talimhane’yi umumhane olmaktan lütfen kurtarın.

        **********

        MİTİNGLER VE YAYINLAR

        MUHALEFET liderleri, mitinglerinin televizyon kanalları tarafından yayınlanmamasından şikâyet ediyorlar.

        Haklılar mı? Haklılar.

        Ancak “iyi niyetli” televizyonların da bütün mitingleri yayınlama imkânı olmadığını söyleyeyim.

        Ama mesela ben kendi adıma şöyle bir şey yaptım.

        Bir akşam Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşması tam Teke Tek yayınının ortasına denk geldi.

        Yayın yönetimi de yayını keserek Erdoğan’ın konuşmasına bağlandı.

        Yaklaşık 20 dakika boyunca Erdoğan’ın konuşması yayınlandı.

        Ardından Muharrem İnce’nin Silivri mitingi varmış.

        Ben de Erdoğan’ın konuşması biter bitmez İnce’nin Silivri mitingine bağlandım ve yarım saat kadar da o mitingi verdik. İnce’nin “Kanallar bana yer vermiyor” eleştirisi dahil tümünü yayınladık.

        Habertürk yönetiminden bir Allah’ın kulu da bana, “Niye böyle bir şey yaptın, niye o mitingi de yayınlattın?” falan demedi.

        Bu da böyle biline!

        **********

        ACIYORUM

        ASLA “Ben şöyle milliyetçiyim” falan demedim.

        Demem de...

        Vatanseverliğimle de övünmedim hiç. Çünkü “yeter şart” değildir, “gerek şart”tır bana göre.

        Ve eşim 8 aylık hamileyken ABD’den Türkiye’ye geldi.

        Çocuğumuz ülkemizde doğsun diye. Çocuğunu orada dünyaya getirenleri de asla eleştirmedim.

        Şimdi bakıyorum da milliyetçiliği geçim kaynağı haline getirenler, attığı zaman mangalda kül bırakmayanlar, güç mahfillerinde dolaşarak milliyetçilik pazarlayanlar, doğum için koşa koşa ABD’ye gidiyorlar.

        Emin olun yine eleştirmiyorum.

        Acıyorum sadece.

        Arsızlığın bu kadarı eleştirilmez.

        Sadece acınılır!

        **********

        ONU DA KAPAT TAYFUN

        SEVGİLİ Tayfun...

        Dün seçim arifesinde ve seçim günü sahibi olduğun eğlence yerlerini, çalışanlarının oy kullanabilmesi için kapattığını açıkladın ve ben de seni kutladım.

        Dün bir çalışanın olduğunu tahmin ettiğim bir genç aradı.

        “Fatih Abi, Tayfun Bey’e rica et, X Beach’i de kapatsın o gün. Biz de oy kullanalım” dedi.

        Bilgine...

        **********

        ERTUĞRUL ABİ, SEN ‘DANDY’ DEĞİLSİN

        ERTUĞRUL Özkök, Floransa’da bir erkek modası fuarına katıldı ve kendini “dandy erkek” ilan etti.

        Yani erkek giyiminin klasik kurallarını hiçe sayarak, rengârenk takımlar, elbiseler giyen ve bunu iddialı aksesuvarlarla zenginleştirenler arasına girdiğini söyledi.

        Bunu kanıtlamak için de birçok fotoğrafını koydu köşesine.

        Baktım baktım, ortada bir “dandy erkek” göremedim.

        Gayet güzel mavi bir kruvaze takım elbise ve açık mavi bir kravat. Altında da kahverengi klasik bir ayakkabı.

        Ertuğrul Abi kusura bakma ama sen dandy falan olmamışsın.

        Gayet şık olmuşsun ama dandy öyle olunmaz.

        Eğer Türkiye’de bir dandy erkek arıyorsan, birinciliği kimseye bırakmayacak, şahane tarzı olan biri var.

        Rusya’da milyar dolarlık işleri olan, Türkiye’de büyük projeler geliştiren, senin Fenerbahçe’yi Avrupa kupalarından eleyen Krasnodar takımının patronlarından bir Türk işadamı: Bahattin Demirbilek.

        Türkiye’de bu tarzın öncülüğünü yapan iki kişiden biri ve hiç kuşkusuz birincisi.

        Ne zaman ki bunları giydin, o zaman tamam.

        **********

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Tamamını okumadığımız yazılar hakkında ahkâm kesmediğimiz zaman.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar