Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        CUMHURBAŞKANI Erdoğan ile Amerikalı işadamı Elon Musk’ın görüşmesi, beni Cumhurbaşkanı’nın Trump’la ya da bir başka siyasetçiyle görüşmesinden daha fazla heyecanlandırdı.

        Musk’ta hafiften bir güvenilmez hava seziyor olsam da, ki bunun nedeni attığı kadar tutamamasıdır, ilginç bir adam.

        Çoğunluk onu elektrikli otomobil Tesla’dan tanıyor.

        Biraz da birden fazla iniş-kalkış yapabilen roket imal etmeye çalışan ve bunu önemli ölçüde başaran Space X firmasından.

        Ama Musk’ın bunlar kadar hatta bunlardan daha heyecan verici bir projesi daha var.

        Onun adı da Hyperloop.

        Hyperloop şu: Kentler arasında boru hattı benzeri, çapı birkaç metre olan tüpler döşeniyor.

        Bu tüplerin içine demiryolu benzeri manyetik hatlar döşeniyor.

        Ve hatlar üzerine yine manyetik motorlu kabinler koyuluyor ve boru hattının içindeki hava tamamen boşaltıldıktan sonra manyetik güçle içindeki kabinler saatte 1300 kilometre hızla ileri doğru gidiyor.

        Yani buna İstanbul’dan biniyorsunuz, yarım saat sonra İzmir’in göbeğinde iniyorsunuz. Emisyon sıfır. Çevre kirliliği sıfır. Musk, şu sıralarda bu sistemin denemelerini yürütüyor ve bir çölde kurduğu deneme hattında teknolojiyi geliştirmeye çalışıyor.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan ile buluşan adam işte böyle biri.

        Musk’ın projeleri çok ilerici ama ciddi mali sıkıntıları da var.

        Şirketleri geleceğe hazırlanırken bugün büyük zararda.

        Tesla’nın ilk çeyrek zararı yarım milyar doların üzerinde.

        Musk gibi yatırımcıyla bir proje, Türkiye’nin hem imajı hem geleceği açısından önemli olabilir.

        Tabii bir yandan da “yerli Musk”lar bulup desteklemek şartıyla.

        **************

        BARO: SORUŞTURMA YASAL ZORUNLULUK

        İSTANBUL Barosu Başkanı Avukat Mehmet Durakoğlu, dün sabah erken saatlerde aradı.

        “Fatih Bey, bugünkü yazınızla ilgili bilgi vermek istiyorum” dedi.

        Okumuşsunuzdur, dün 15 Temmuz davalarında şehit ailelerinin vekilliğini yürüten avukata şikâyet üzerine baro soruşturması açıldığını yazmıştım.

        Durakoğlu, şöyle söyledi: “Sözünü ettiğiniz avukat arkadaşımız Uğur Bey’i tanıyorum ve olayı biliyorum. Kendisi hakkında yapılan şikâyet üzerine soruşturma başlattığımız doğrudur. Haberinize hiçbir itirazım yok. Ancak şunu da bilmenizi isterim, baro yönetmeliği gereği, eğer bir mensubumuz hakkında bize bir şikâyette bulunulduysa, biz baro yönetimi olarak soruşturma açmak zorundayız.

        Bu bizim inisiyatifimizde olan bir durum değil.

        Soruşturma zorunlu.

        Ancak soruşturma açılması, hakkında soruşturma açılan meslektaşımızın disiplin kuruluna sevki anlamına gelmiyor. Soruşturma sonucunda disipline sevk edilmeyebilir ama soruşturma zorunluluktur. Biz bu zorunluluğu yerine getiriyoruz.”

        DARBECİLERİ YASAL ZORUNLULUKTAN SAVUNAN AVUKATLAR

        İSTANBUL Barosu Başkanı’nın asıl şikâyeti ise aynı davalardaki başka bir konu üzerineydi.

        Onu da aktarayım:

        “Fatih Bey, 15 Temmuz davalarında, siz de gözlemliyorsunuzdur, sürekli olarak sanık müdafii avukatlara yönelik şehit ailelerinden tepkiler, sözlü ve hatta bazen fiili saldırılar gerçekleşiyor.

        Bunun en önemli nedeni, kimi müdahil avukatların, sanık avukatlarına yönelik kışkırtıcı tutumu.

        Oysa şunun bilinmesi lazım.

        15 Temmuz davalarında darbecilikle suçlanan sanıkların avukatlarının büyük bölümü, baro tarafından yasal zorunluluk nedeniyle atanmış avukatlar ve aslında sanıkları değil, Türkiye’yi savunuyorlar.

        Çünkü bu avukatların varlığı, adil yargılamanın gereği.

        Bu arkadaşlarımız da oraya yasal zorunluluk nedeniyle baro tarafından görevlendirilmiş kişiler. 200-300 lira gibi yasal ücretlerle bu işi yapıyorlar.

        Elbette bu sanıklardan bazılarının kendi avukatları da var ama çoğunluğu bizim mecburen yolladığımız avukatlar. Bunların hedef gösterilip ailelerin bu avukatlara karşı kışkırtılması çok büyük bir mesleki ayıp.”

        **************

        SUPANGLE MESELESİ

        GEÇEN hafta bir cezaevinden gelen mektubu yayınlamıştım.

        Cezaevinin tabldotunda verilen hazır supangle kutusundan, krem şokola çıkmasına kızan bir mahkûm durumu her yere şikâyet edip sonuç alamayınca durumu bana bildirdi.

        Ben de durumu ilginç bulup yazdım.

        Söz konusu supangleyi üreten İzmirli Sakıpağa firmasının sahipleri aradılar ve görüşmek, daha doğrusu ziyaretime gelmek istediler.

        Sakıpoğlu, İzmir’in yüz yılı aşan geçmişiyle köklü bir firması.

        Sahipleri de dünya tatlısı Sakıpoğlu kardeşler.

        Gelip anlattılar.

        “Vallahi içine kek parçası koymuyoruz, doğru. Çünkü keke kızanlar da oluyor. Oysa kek koysak maliyet daha düşük olur. Biz kek yerine, içine çikolatalı ve daha yüksek maliyetli ürün koyuyoruz. Kek koymak bizim için daha avantajlı olur, ama tüketici için daha avantajlı olmaz” dediler.

        Ben de kendilerine, “Vallahi yıllardır supangle yemedim, ama okulda yerdim ve içinde kek parçası olurdu” dedim.

        Hemen çantalarından farklı kitaplardan alınmış bir sürü tarif çıkardılar.

        Kekli olan da var keksiz olan da.

        Anladığım kadarıyla yapanın keyfine kalmış.

        Merak ediyorsanız söyleyeyim, bana supangle getirememişler.

        Çünkü uçağa alınmıyormuş.

        **************

        GAİBİN FÜTÜRİSTİ

        YAHU ilahi NTV.

        Dün beni çok güldürdünüz, Allah da sizi güldürsün.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan, Beştepe’de Elon Musk’la görüşüyor, NTV’nin konuğu fütürist Ufuk Tarhan.

        Ve Tarhan’a soru şu: “İçeride ne konuşuyor olabilirler?”

        Bu soruyu sormak için Ufuk Tarhan yanlış seçim.

        Bizim Hande Kazanova veya Rezzan Kiraz’ı getirseler daha doğru bir yanıt alma ihtimalleri olurdu.

        Sonuç olarak Ufuk Tarhan geleceği tahmin etmeye çalışıyor, gaipten haber almayı değil.

        **************

        PARKEDE NORMAL, ÇİMDE AYIP

        DEVLET Bahçeli, Galatasaray’ın 11 yabancı oyuncuyla sahaya çıkmasına kızmış ve “Galatasaray adını değiştirsin” demiş.

        Galatasaray, Türkiye Futbol Federasyonu’nun kurallarına uyuyor, yasa dışı, ahlak dışı bir şey yapmıyor.

        Böyle bir kural varsa sahaya 11 yabancıyla çıkabiliyorsun.

        Aynen Fenerbahçe’nin basketbolda sahaya 5 yabancıyla çıkması gibi.

        Fenerbahçe de gayet yasal biçimde tek bir yerli oyuncuyu sahaya sürmeden Euro Lig finalini oynadı ve kazandı.

        Anlamadığım şu.

        Herkesin yabancı olması basketbolda normal de futbolda mı anormal geliyor bu siyasetçilere?

        **************

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Ev sahibine kızarken hırsızı da unutmadığımız zaman.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar