Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        FRANSA Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, geçtiğimiz haftalarda Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı “kendince” küçümsemeye çalışan bir sosyal medya paylaşımı yapmış, “Cumhurbaşkanı olmak o kadar da havalı bir iş değil. Düşünsenize 10 günde bir Recep Tayyip Erdoğan’la konuşmak zorunda kalıyorum” diyerek, ciddi bir ülke liderinin asla yapmaması gereken bir “tutum” sergilemişti.

        Peki dün ne oldu?

        Aynı Macron, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın karşısına süt dökmüş kedi gibi oturdu.

        Dünya meselelerini ele aldılar.

        Macron oldukça saygılı, hatta neredeyse “Ezik” denilebilecek bir vücut diline sahipti görüşmenin fotoğraflarında.

        Cumhurbaşkanlığı iletişim birimi de fırsatı kaçırmadı ve sosyal medya üzerinden yaptığı bir paylaşımda Macron ile Erdoğan’ın baş başa bir fotoğrafının altına “Erdoğan’la görüşmek bir değerdir” yazdı.

        Macron’un içine düştüğü durum aslında ciddi bir politik ders.

        Yarın öbür gün, ülke çıkarı için, uluslararası bir mesele için, bir sorunun çözümü için bir araya gelmek zorunda olduğun liderlerle ilgili söz sarf ederken dikkatli olacaksın.

        Bir başka ülkenin lideriyle alay edeceğim derken, o lideri küçük düşüreceğim derken, sonunda o liderle konuşmak, karşılıklı oturmak zorunda kaldığın zaman kendini küçük düşürmüş olursun.

        Macron, ülkesinde hızla düşen popülaritesini, ülkesinde sevilmeyen Erdoğan’ı hedef alan cümlelerle kurtarmaya çalışırken, tükürdüğünü yalamanın fotoğrafını çektirdi.

        İçeride üç günlük popülarite için, dışarıda yüzlerce yıllık ilişkileri yıkanın sonu Macron gibidir.

        Bu nedenle liderler tükürürken dikkatli olmalı.

        Havalı havalı tükürmenin, ezik ezik yalaması vardır...

        **************

        YÖK’E BİR ÖNERİ

        CUMHURBAŞKANI, şimdi de üniversite giriş sınavlarının değişeceğini söylemiş.

        Bu konudaki fikrimi, YÖK Başkanı Sevgili Yekta Saraç ile paylaşmak isterim.

        Ciddiye alır almaz bilemem.

        Ben gençlerimizin, tüm geleceklerinin tek bir sınav ve tek bir günde belirlenmesinin yanlışlığını yıllardır söyler dururum.

        Bütün bir eğitim hayatı, tek günlük, tek seferlik bir performansınıza bağlı olmamalı.

        Genç bir kız o gün regl olabilir ve formda olmayabilir.

        Gençlerimiz o gün hasta olabilir, bir sorun yaşıyor olabilir, bir ergenlik bunalımının zirvesinde olabilir, sevgilisinden ayrıldığı için moralsiz olabilir, kaza geçirmiş olabilir, trafikte geç kalıp sınava yetişememiş olabilir.

        Çünkü tek bir gün ve tek bir 3 saat.

        Oysa bunun yerine yıl içinde 4 hatta 5 sınav yapılsa.

        Öğrenciler yıl içinde bu sınavlarda 5 kez bilgilerini ve becerilerini sergileseler ve sonunda bu 5 sınavın herhangi birinden aldıkları en yüksek not o öğrencilerin hanesine yazılsa ve o notla bir üniversiteye başvursalar daha iyi olmaz mı?

        İlk sınavda girmek istediği okula yetecek notu alan bir daha sınava girmez.

        Hedefine ulaşamayan tekrar tekrar sınava girerek istediği notu almaya çalışır.

        Üniversiteler de alacakları öğrencilerden istedikleri notu açıklar ve ona göre öğrenci kabul eder.

        Böyle bir sistem çok mu zor Yekta Bey?

        İmkânsız mı?

        **************

        ÇALIŞMANIN NESİ KÖTÜ?

        TEOG sınavının kaldırılmasıyla ilgili herkes bir şeyler söylüyor.

        Kimi “İmam hatiplere öğrenci gitmesini sağlamak için” diye komplo teorileri üretiyor, kimi “Erken seçim hazırlığı” diyor, kimi “Muhafazakâr ailelerin çocuklarına elit okulların yolunu açmaya çalışıyorlar” diye fikir beyan ediyor.

        Ben veri olmadan teori üretme meraklısı bir tip olmadığım için somut gerçeklik üzerinden konuya bakıyorum ve “TEOG denilen zırva sınavın kaldırılması çok doğru olmuştur” diyorum.

        Ancak bunun “Emir demiri keser” tarzıyla yapılmasının, bir hafta önce sınav içeriğiyle ilgili açıklama yapan Milli Eğitim Bakanı’nın bir hafta sonra TEOG’un kaldırılmasının faydalarını anlatıyor olmasının “acınacak” bir durum olduğunu düşünüyorum.

        Öyle veya böyle, sonuçta kötü bir seçme ve sıralama anlayışına son verildi ki, önemli olan da bu.

        Yerine ne gelecek? Bir fikrim yok.

        Büyük ihtimalle bazı okullar için yıl sonunda tek bir sınav yapılacak ve öğrencilerin hazırlanmak için 1 yılı olacak. Ancak yine anladığım kadarıyla bu sınava tüm öğrenciler ve tüm okullar dahil edilmeyecek.

        Veliler ise kızgın.

        “Çocuklarımız aylardır yaz sıcağında TEOG’a hazırlanıyor, ders çalışıyorlardı. Onların emeklerine yazık değil mi?” diyorlar.

        Bunu da çok haklı bulmuyorum.

        Çalışmanın, hazırlanmanın, öğrenmenin nesi yazık. Çalışmaları, o çocukların kâr hanesine yazıldı bile.

        Daha ne olsun?

        **************

        ÖZELLEŞME KALİTESİZLEŞME

        ELEKTRİK dağıtım şebekeleri özelleştirilince hepimizin beklentisi hizmet kalitesinin artmasıydı.

        Faturalar arttı ama hizmet kalitesi artmak bir yana düştü.

        Sürekli ve anlamsız elektrik kesintileriyle boğuşuyoruz.

        Bunun sonucu olarak da evlerde arızalanan elektrikli ve elektronik eşyalar, elektrik faturasının yanında şişkin bir fatura daha oluşturuyor.

        Önceki gün yaklaşık 1 saatlik bir dilimde, sayabildiğim kadarıyla 13 kez elektrik gidip geldi.

        Sonuç.

        Bozuk bir çamaşır makinesi. Bozuk bir televizyon.

        Yanmış bir redresör.

        Özelleştirmenin hizmet kalitesini düşürdüğü tek yer herhalde Türkiye olsa gerek.

        **************

        UEFA’DAN BÜYÜK KIYAK

        UEFA Ligi 2019 finali İstanbul’da Beşiktaş’ın Vodafone Park Stadı’nda yapılacak.

        Avrupa futbolunun patronu bu kararı dün açıkladı.

        Türkiye’nin bu denli büyük imaj kaybına uğradığı, Avrupalıların Türkiye’ye gelmek istemediği, yabancılar için tehlikeli ülke olarak gösterilmek istenen Türkiye’ye ve İstanbul’a bu zamanda bundan büyük “kıyak” yapılamazdı.

        UEFA yönetimine ciddi bir teşekkür borçluyuz.

        **************

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Lafın tamamını söylemek zorunda olduğumuzu hissetmediğimiz zaman.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar