Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BAŞLIKTAKİ tarihe, yani 1 Kasım gününe dikkatinizi çekmek istiyorum.

        Sadece sizin değil, aslında Türkiye’yi yönetenlerin dikkatini çekmek istiyorum.

        Niye mi? Yazayım da okusun herkes.

        Bilmem biliyor musunuz, 1 Kasım, yani yarın bütün dünyada “Dünya Kobani Günü” ilan edildi.

        Kobani konusunda uluslararası kamuoyunda oluşan sözde “hassasiyet” neticesi, kimi çok önemli ve saygın birçok kişinin girişimiyle böyle bir gün düzenlenerek Kobani’ye dikkat çekmek amacıyla bütün dünyada gündeme getirildi.

        Bunda bir mahzur yok.

        Her ne kadar Kobani için elini taşın altına en fazla sokan ülke Türkiye olsa da, bunun tam tersi bir algı yaratılmak isteniyor ve 1 Kasım Kobani Günü de bu amaçla kullanılacak.

        Bu arada Türkiye’de ilginç gelişmeler oluyor.

        Türkiye’de birileri bu günü yeni bir “tahrik” unsuru olarak kullanmak istiyor.

        Özellikle Kürt medyasından izlediğim kadarıyla “bir irade” ama kime ait olduğunu anlamadığım bir “irade”, 1 Kasım Kobani Günü bahanesiyle Kürt gençlerini sokaklara dökmeye hazırlanıyor ve bu yönde çağrılar yapıyor.

        Sokaklar hepimizin, elbette herkes demokratik hakkını kullanacak.

        Ancak alttan alta da bir “tahrik” fırtınası estiriliyor.

        Birileri özellikle gençleri bu yönde “dolduruyor”.

        İşin daha da vahimi, bir başka “irade” de buna yanıt vermek üzere hazırlanıyor.

        Ve yine Kürt gençlerinin bir diğer bölümü, başka saiklerle Kobani Günü için sokağa çıkmaya hazırlananlara karşı hazırlanıyor.

        Tezgâhlanan oyun çok tehlikeli.

        Bir tek kıvılcımla çok büyük bir parlamaya ve hatta patlamaya dönüşebilecek bir tezgâh kuruluyor.

        Öyle ki, bir anda Türkiye’yi bir baştan bir başa etkisi altına alması muhtemel çok “pis” bir zemin hazırlanıyor.

        Sokağa çıkacak gençlerin, sokağa çıkacak gençlerin karşısına çıkmaya hazırlanan gençlerin ve hepimizin bu tehlikeli oyuna karşı çok dikkatli olması lazım.

        Yoksa 2 Kasım sabahı çok kötü bir Türkiye’ye uyanabiliriz.

        Tabii 1 Kasım gecesi uyuyabilirsek.

        Bilim yok geyik çok

        TÜRK medyası maden kazalarını, daha doğrusu katliamlarını “geyik” üzerinden ele alıyor.

        Ciddi haber, ciddi araştırma, bilimsellik, bilgi neredeyse yok denecek kadar az.

        Yarı “ciddi” görünen haberler şöyle:

        “Madenciler yemek molasında maden dışına çıkarılmıyorlardı.”

        Bunun maden kazasıyla, bilimsellikle ne alakası var?

        Madende göçüğün ve su baskınının öğle molasında olacağının garantisi mi var!

        Bir diğer haber de şöyle:

        “Yemeklerini yanlarında getiriyorlardı.”

        Bu haberden anladığım şu:

        Yemeklerini yanlarında getirmeseler ve maden işletmesi aşağı inerken yanlarına kumanya verse madende kaza olmayacaktı.

        Hele hele son kaza için “Oksijen maskeleri paketlerinden çıkarılmamıştı” demiyorlar mı, kahroluyorum.

        Oksijen maskesi dediğin balıkadam kıyafeti ve tüp mü ki, binlerce ton üzerlerine boşalırken tüpleri takıp yüzerek dışarı çıksınlar.

        Madenler, işçiler yemeklerini aşağıda yediği için çökmüyor, yemeklerini kendileri getirdiği için su altında kalmıyor sevgili meslektaşlarım.

        Madenler “bilime önem verilmediği” için işçilerimize mezar oluyor.

        Hiçbir kazada maden işletmecisinin yeterliliği sorgulanmıyor.

        Her maden lisansı alanın bilip bilmeden yerin yüzlerce altına inmeye kalkışması gündeme getirilmiyor.

        Eski, terk edilmiş madenlerin haritalarının ve planlarının olup olmadığı kimsenin aklına gelmiyor.

        Jeolojinin incelenip incelenmediği, varsa verilen jeolojik raporların doğru olup olmadığı bilinmiyor.

        Kapatılmış bir ocağın yanında yeni ocak açmanın tehlikeleri göz önüne alınmıyor.

        İşletmecinin ne kadar mühendis, ne kadar jeolog, ne kadar kalifiye madenci çalıştırdığına kimse bakmıyor.

        Varsa yoksa yemek molası, kumanya...

        Bugün bir teyze, “Oğlum yüzme bilmezdi” diye ağlıyor.

        Ah be anacığım!

        “Mark Spitz olsa oradan çıkabilir miydi oğlun” diyemiyor kimse.

        Bu adam bir de başkan olsa

        “GEYİK haberler” dediğim haberler, maden kazalarının önlenmesi konusunda bir anlam ifade etmese de Karaman’daki madenin sahibinin “insani yönü” hakkında aydınlatıcı oluyor.

        İşçilerine insanlık dışı muamele yapan bir “hödük” portresi çıkıyor karşımıza.

        Maaş yok, yemek yok, izin yok, insanlık hiç yok.

        İşin acayibi, bu maden sahibi son iki seçimde AK Parti’den belediye başkanı aday adayı olmuş.

        Allah tarafından, “Sana maden verdik, fazlasına talip olma” denilmiş olacak ki, belediye başkanlığına aday gösterilmemiş.

        Bu kafadaki bir adam bir de belediye başkanı olsaydı vay o ilçenin haline.

        Çin işi Türk işi

        HARVARD Business Rewiew bir araştırma yayınladı:

        “En çok iş kazası, siyasi bağlantısı güçlü şirketlerde meydana geliyor.”

        Sakın yanlış anlamayın.

        Harvard bu araştırmayı Türkiye’de yapmadı.

        Araştırmanın yapıldığı ülke Çin.

        Ama felsefe evrensel.

        Kadın pilotlar

        GEÇENLERDE THY ile bir yere gidiyoruz.

        Anons yapıldı, bir de baktık ki uçağın kaptanı kadın.

        Arkadaşım “Eyvah, pilot kadın” dedi.

        Baktım ciddi ciddi tedirgin oldu.

        “Oğlum deli misin?” dedim, “Kadın pilot daha iyidir. Daha temkinlidir, daha tedbirlidir, kolay kolay risk almaz, hele eğer anne ise çocukları hep aklındadır, uçağı onları düşünerek kullanır, senin gibi önyargılılar olacağını bildiği için daha çok çalışır, daha çok hazırlanır. Rahat ol”.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Daha çok konuşanı daha akıllı zannetmediğimiz zaman.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar