Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        TARKAN’ın “Gülümse Kaderine” şarkısını hatırlayan var mı? Daha sonra Kibariye de harika yorumlamıştı. Hani bir aşk bittikten sonra ve o aşkın fotoğraflarını bir daha görmek istemeyince yaptığın bir eylem. “Yak bütün fotoğrafları, ona ait bütün eşyaları” diye gayet anlamlı bir cümlenin de yer aldığı şarkı.

        İşte bu şarkı, sosyal medya çıkıp namertlik bozulduğu günden bu yana dilimde. Neden; çünkü artık kimse fotoğraf yakmıyor. Sadece siliyor. Sonra “Gelsin yenisi” durumuna geçiliyor. Sizin fotoğrafları yakmışlığınız var mı? Benim var. Bir gece yarısı hem de.

        Cihangir’de Firuz Kafe’nin tam köşesinde bir pideci vardı. Şimdi o pidecinin yerinde bir mağaza bulunuyor. İşte o pideciye bir gece yarısı elimde poşetle gittim. Ustaya rica edip elindeki pide paletini aldım. O paletin üzerine tüm fotoğrafları dizdim, sonra bir güzel sürdüm taş fırının içine. Ardından da yanmasını izledim. O duygu bugünkü gibi hâlâ yüreğimde. Ama artık yaşanan aşklarda ne bir duygu var, ne de bir his. Sadece koskoca bir boşluk ve gelsin yenisi durum.

        ***********

        AHMET DE SİLDİ, İŞLEM TAMAM

        İŞTE bu yeni sistem aşklardan biri daha bitti. İlk Sıla sildi Ahmet Kural’la olan fotoğraflarını. Ardından da takipten çıkardı. Birkaç gün bekledi Ahmet Kural, sonra o da sisteme yenik düşüp sildi o güzel sempatik fotoğrafları. Karta basıldı mı bilinmez, ama sildiler ve bitti. Geriye derin şarkılar yazan Sıla’dan sürekli anlamını çözmeye çalıştığımız mesajlar kaldı.

        ***********

        SILA DA ZEHİRLENMİŞ

        ÖNCEKİ gün en sevdiğim ödül töreni vardı. Elele Avon Kadın Ödülleri. Dört senedir hiç kaçırmadan törene gidiyorum. Neden biliyor musunuz?

        1- Kadınlar alkışlanıyor.

        2- Kadınlar ödüllendiriliyor.

        3- Kadınlar kısa, yerinde ve anlamlı konuşmalar yapıyor.

        4- Aday olan da olmayan da geceye katılıyor.

        5- Ödülünü alıp kulisten kaçmıyor.

        6- “Ödül alırsam gelirim” muhabbeti yapılmıyor.

        7- Ve herkes törenin sonunu bekliyor. Son fotoğraf çekiminde yerini alıyor.

        8- Ve tören çok kısa sürüyor. Çok az kişiye ödül veriliyor.

        Ama önceki gün Sıla bu kuralı yıktı. Sahneye ilk çıkıp ödülünü aldı. Sanırım bu şartla geldi. İkincisi de ödülü alıp direkt salonu terk etti. Ve en son fotoğrafta yerini almadı. Üzüldüm mü? Evet üzüldüm. Sıla’ya yakıştı mı? Hayır yakışmadı. Keşke bir saat süren ödül töreninde kalıp kendisi gibi ayakları üzerinde duran güçlü kadınları alkışlasaydı. Ama gördüğüm o ki Sıla da malum magazin zehirlenmesinin içine girmiş. İnşallah bundan çok çabuk uzaklaşır. Çünkü Sıla’ya yakışmıyor bu zehirlenme.

        ***********

        TÖRENDE AKLIMDA KALAN

        1- Tan Sağtürk’ün “İşim gereği kadınlarla çalıştığım için sizi anlıyorum kadınlar” sözü. Daha sonra kendisine, “Tan ben anlamıyorum hâlâ kadınları, sen nasıl anladın; bir anlat Allah aşkına” demedim dersem yalan olur.

        2- Köy öğretmeni Dilek Livaneli’nin “Yaşıyorsak sorumluyuz” lafı öyle içime oturdu ki. Gecenin de sloganı oldu. Evet hanımlar, yaşıyorsak sorumluyuz. Unutmayın ve hakkınızı savunun.

        ***********

        OTURDUĞU YERDE AF BEKLIYOR

        SERDAR Ortaç, “Ebru Gündeş’in beni affetmesini bekliyorum. Gel dese koşa koşa giderim” dedi. Barışmak istiyor. Tamam ne güzel, ama Ebru Gündeş tarafında tık yok. Ki neden olsun? Çünkü gerçekten barışmak isteyen insan, basın aracılığıyla “Barışmak istiyorum” demez. Önce barışmak için araya aracılar sokar. Geri dönüş alamıyorsa kalkıp sahneye çıktığı yere izlemeye gider. Eğer orada da yok sayılıyorsa artık yapacak bir şey yok.

        Yani diyeceğim o ki, birkaç jest yapmak gerek. Ama bunu yapmadan oturduğunuz yerden basın aracılığıyla “Barışmak istiyorum” demek samimiyet göstergesi gibi gelmiyor bana. Ki bence Serdar Ortaç da yüzüne bakılmayacağından korktuğu için gitmiyor Ebru Gündeş’i dinlemeye.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar