Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bahar-Nihal Candan kardeşler diye bir gerçek var şu ara.

        Evet herkes onları konuşuyor.

        Herkes onların dansını birbirine yapıyor.

        Onların konuşmalarını taklit ediyor.

        “Şakalar mı, gerçekler mi?” diyor.

        “Taklit yapıyorlar, böyle bir şey olamaz” diyor.

        “Anne-babalarını merak ediyoruz” diyor.

        Diyor da diyor... Ancak şöyle bir gerçek daha var ki, Bahar-Nihal Candan kardeşler gibi kimler geldi kimler geçti. Onlar için de aynen böyle diyorlardı. Ama şimdi esameleri okunmuyor. Hatırlatmak istedim.

        POPÜLERLİK DEĞİL KALICILIK

        Andy Warhol ne demiş: “Herkes bir gün 15 dakika ünlü olacak.” Olur tabii ki, neden olmasın. Hele ki günümüzde. Sosyal medya çağında olmamasına imkân var mı Allah aşkına. Şu anda herkes ünlü, ama herkes.

        Benim annem de kendi çapında ünlü. Onun komşusu da... Herkes paylaştığı fotoğrafın, yazının, sözün dikkat çektiğini, konuşulduğunu düşünüyor. Bakın sosyal medya sayesinde Kerimcan Durmaz, Hülya Avşar’ın 40 yılda inşa ettiği şöhrete kavuştu. Ülkede tanımayan, bilmeyen yok.

        Çok ciddi para kazanıyor, ciddi bir hayran kitlesi var. Ancak bir gün gelir o popülerlik öyle hızlı gider ki kendi bile anlayamaz. Kimi arasa ulaştığı ünlü tayfasının artık yanında olmadığını fark ediverir. Ama Hülya Avşar’ın inşa ettiği temel yıkılır mı? Yıkılmaz. Ne yaparsa yapsın yıkılmaz. Pot da kırsa, tuhaf sözler de sarf etse, şımarıklık da yapsa yıkılmaz.

        Çünkü o temelin içi dolu. Yaptığı, ürettiği, insanların karşısına çıktığı şeyler var. O nedenle ki “Kimler geldi kimler geçti” diyorum. Nihal’miş, Bahar’mış, Kerimcan’mış... Eğer kendilerini geliştirmez, bir şeyler üretemezlerse böyle sosyal medya karşısında “Eeeee”, “Iıııı”, “Hülüüüü” tadında kalırlar. Benden söylemesi.

        PARAN VARSA DENİZDEN YOKSA TRAFİKTEN

        Geçen gün bir arkadaşım Bebek’ten Ataköy’e yanıma gelecek. Bana, “Şu an baktım, hem E-5 hem de sahil kırmızı hat içinde. Acayip trafik var. Şimdi çıksam 3 saatten önce gelemem. Vazgeçsek mi?” dedi.

        Ben de klasik, “Eee deniz taksiyle gel. Denizden hemen gelirsin. Hem hava süper. 10 dakikada yanımdasın” dedim. Arkadaşım yarım saat sonra aradı. “Esin, deniz taksiyi aradım, 700 TL istedi. Bir başka yeri aradım, 375 TL istedi. Ben kendi arabamla geliyorum. Trafiğin gözünü seveyim” dedi.

        Yılmadı, geldi gerçekten.

        1 saatte geldi ama geldi. Evet bir kez daha şu gerçeğe inandım ki, memleketin üç tarafı denizlerle çevrili. Biz birden fazla bir nesil, denize ve deniz sporlarına karşı mesafeliyiz. Neden? Çünkü deniz pahalı. Ancak deniz kenarında otur izle işte. Hatta çekirdek çitle. Budur yani. Tekne olayı ise, geçmiş olsun. Klasik, en iyi tekne, arkadaşımın teknesi.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar