Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İstanbul İstinyePark’ta açılan Samsung Galaxy Studio daha önce Los Angeles, Madrid, Tokyo ve Dubai gibi şehirlerde teknoloji severleri ağırlamıştı. İstanbul’a ilk kez gelen Samsung Galaxy Studio deneyim alanını ziyaret edenler; başta Galaxy Note8 olmak üzere sanal gerçeklik gözlüğü Gear VR’yi de deneyimleme fırsatı buluyor.

        Ürünün bollaşıp rekabetin artması, sürekli tekrarlanan indirimler ve kampanyalara boğulan tüketiciyi heyecanlandırmak giderek zorlaşıyor. Telefonlarımıza gelen kampanya mesajlarını okumadan siliyoruz çoğu kez. Üstelik ekonominin dinamiklerini belirleyen Y kuşağı, artık satın almak, sahip olmak değil, deneyim yaşamayı önemsiyor. “Şunu satın aldım” değil, “Şuna tanıklık ettim” demekle mutlu oluyor.

        İşte bu, ‘Deneyim ekonomisi’ olarak tanımlanan yeni bir ekonomik işleyiş yarattı. Aslında bu kavram, 1998 yılında J. Pine ve J. Gilmore tarafından telaffuz edilmiş. Yani geçmişi 20 yıl öncesine dayanıyor ancak biz Türkiye’de örneklerinin yeni yeni çoğaldığına tanık oluyoruz. Ne oldu da deneyim ekonomisini konuşmaya başladık? Ya da bu dönüşüme hangi gelişmeler neden oldu? Birincisi tüketici teknoloji ile çok güçlendi, artık her şeyin fiyatını karşılaştırabiliyor, ürünün ederini tahmin edebiliyor. A ve AB sosyoekonomik statü grubunun gardırobu da evi de hıncahınç eşya dolu. Yeni bir gömleğe, yeni bir çift ayakkabıya, pahalı bir koltuğa yer yok. Diğer dönüşüm de Y kuşağının özellikleriyle ilgili. Bu kuşak, Londra’da sevdiği bir grubun konseri için binlerce lira harcıyor ama aynı parayı bir saate, bir cekete vermek istemiyor. Çünkü sahip olmayı değil, anıları, duyguları önemsiyor. Yani artık ürün değil, duygu öne çıkıyor.

        Marka danışmanı Temel Aksoy’un bir makalesinde okumuştum. “Deneyim ekonomisi, ürünlere hizmet ekleyerek, onları zenginleştiren ve kişiselleştiren bir ekonomi. Her geçen gün gelişmiş ekonomilerin içinde deneyim ekonomisinin payı artıyor. Yeni dönemin parlayan yıldızları, deneyim ekonomisinin dinamiklerini anlayan ve bunun gereklerini yapan şirketler olacak” diyor. Aksoy’a göre “Bugün her ürün kategorisinde müşteriler, yaptıkları alışverişin karşılıklı bir duygu ve anlam transferi olmasını, özgün ve iyi bir deneyim olmasını istiyorlar. Deneyim ekonomisi, markanın müşterilerle buluştuğu her noktada onlara daha yüksek katma değer sunma ve onların hayatta yapmak istediklerine katkıda bulunmak üzerine kurulu.”

        Şimdi bu kavramdan yola çıkarak bakalım, Türkiye’de markalar ürünü satışa sunarken nasıl dönüşmüş?

        ARÇELİK:HEDEF, TRAFİĞİ % 50 SÜREYİ 2 KAT ARTIRMAK

        Arçelik, ilki İzmir Asmaçatı’da açılan deneyim ve yaşam alanına sahip mağaza konseptinin ikincisini İstinyePark’ta açtı. Amaç, müşterilerin yeni teknolojileri deneyimleyip keyifli vakit geçirmeleri. Müşteriler isterlerse maç izleyip, kişisel bakım ürünlerini kullanıyor ya da yemek pişirebiliyorlar. Arçelik Perakende Geliştirme Direktörü Erhan Akdoğan, ziyaretçi trafiğini yüzde 50 artırmayı, geçirilen süreyi de 2 katına çıkarmayı hedefliyor.

        GRUNDİG:‘RUHUN DOYSUN’ FELSEFESİYLE YAYIN

        Grundig, dünya çapında gıda israfına karşı sürdürdüğü girişimi, Türkiye’de “Ruhun doysun” projesiyle bir adım daha ileri taşıdı. Grundig-Mehmet Gürs işbirliği ile başlatılan projenin ilk adımında bir video serisi çekilmiş. Pek çok konu, doğanın ortasında konteynerden dönüştürülmüş incelikli bir ortamda özel konuklar ile ele alınmış. Karpuz kabuğu yemeği, kurutulmuş bayat ekmekten kısır, artık yufka ve peynirden tirit, kemik suyuna papara. Bunlar, benim ilk anda ilgimi çekenler. YouTube görüntülenme sayısı 2 milyon 234 bin, Instagram’da takipçi sayısı 18 bin 600’e ulaşmış.

        İNTEMA YAŞAM:ZAMANA DEĞER KATAN MEKANLAR İSTİYORUZ

        Eczacıbaşı’nın 3’üncü kuşak temsilcisi Emre Eczacıbaşı, Intema Yaşam’ın başına geçti ve ilk değişiklik, mağazayı bir deneyim ortamına dönüştürmek oldu. İlki İstanbul’da Kanyon Alışveriş Merkezi’nde açılan İntema Yaşam’da mutfak, yemek, aksesuvar, eğlence ve yaşam fikirleri bir araya getirildi. Eczacıbaşı, konsepti tanımlarken, “Zamanımıza değer katacak, yeni hikâyeler yaratacağımız mekânlara ihtiyacımız var” dedi.

        ÇOCUKLAR KENDİ YEMEKLERİNİ PİŞİRİYOR YETİŞKİNLER ÇOCUKLARINI KEŞFEDİYOR

        Önce permakültür nedir, onu anlatalım. Sürdürülebilir tarım ya da permakültür doğadaki insan yerleşimlerini, doğal ekosistemlerden örneklenen ziraat uygulamaları ve sürdürülebilirlik görüşüne göre uygulayan bir ekolojik tasarım anlayışı. İstanbul Beykoz’daki Permakamp da bir marka ya da şirketin değil, yaşamı farklı algılayan 30 ailenin projesi. Kuruluş amaçlarını şöyle açıklıyorlar: “Doğa yoksunluğu çocuklarımızda belirgin biçimde hissediliyor. Bireysellik hastalığından sıyrılıp doğamıza önem veren üretken topluluklar kurmak istiyoruz.”

        Son dönemde, hafta sonlarını çocuklarıyla hıncahınç alışveriş merkezlerinde geçirmek istemeyen aileler, bu kamptaki etkinliklere katılıyor. 0-6 yaş ücretsiz, yetişkinler 70 lira ödeyerek bu kampta sabun yapıyor, domates konservesi hazırlıyor, seramik çamuru yoğuruyor, her çocuk kendi bulaşığını kendisi yıkıyor. İçeriye teknolojik cihazlar sokulmuyor.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar