Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Kudüs, arkasından bir de Lozan patlatılınca, bizim haftanın konusu gene gerçek sorunlarımızın dışına kaydırıldı. Zaten Kudüs, Müslüman, Hristiyan ve Museviler’in kutsalıdır. Kimin eline geçerse, karşı grup hareketlenir.

        Nitekim, Avrupa’nın din adamları tarafından karartılmış dönemlerinde Kudüs Müslümanlar’ın elindeydi. Nitekim halka, “ya bizden cennetin anahtarlarını satın alacaksın, paran yoksa Kudüs’ü kurtarmaya gideceksin” diye dayatan papazlar, on binlerce yayan yapıldak yola çıkmasını sağlamış, on binlercesinin Anadolu topraklarında telef olmasına yol açmışlardır.

        Kendilerini de (din adamları) o fakirlerin geride bıraktıklarına ya sahip olmuşlar, ya da zenginlere ikram etmişlerdir. O yıllar, bekaret kemerinin de, yine papazlar tarafından icad edildiği yıllardır. Kudüs’ü şimdi de Müslümanlar kurtarmaya çalışıyor...

        Bakalım ne olacak?

        arazi evine sığınırlar

        Bir fıkra ile devam edelim...

        Fizikçi, matematikçi, kimyacı, jeolog ve antropologdan oluşan bir heyet bir araştırma için arazide bulunmaktadır. Birden hava kararır ve yağmur bastırır. Hemen yakındaki bir arazi evine sığınırlar.

        Evin sahibi konuklarına bir şeyler ikram etmek için bir süreliğine ayrılırken onların tüm dikkati soba üzerinde toplanır. Soba yerden bir metre kadar uzakta, altına dizili taşların üzerindedir. Konuklar bu durum üzerine hararetli bir tartışmaya girişir:

        Kimyacı: Adam sobayı yükselterek aktivasyon enerjisini düşürmüş, böylece daha kolay yakmayı amaçlamış.

        Fizikçi: Adam sobayı normalin üzerinde yükselterek konveksiyon yoluyla odanın daha kısa sürede ısınmasını sağlamak istemiş.

        Jeolog: Burası tektonik hareketlilik bölgesi olduğundan, herhangi bir deprem anında sobanın taşların üzerine yıkılmasını sağlayarak yangın olasılığını azaltmayı amaçlamış.

        Matematikçi: Sobayı odanın geometrik merkezine kurmuş, böylece odanın düzgün bir şekilde ısınmasını sağlamış.

        Antropolog: Adam ilkel topluluklarda görülen ateşe tapmanın daha hafif biçimi olan ateşe saygı nedeniyle sobayı yukarıya kurmuş.

        Tartışma sürerken, ev sahibi elleri kolları dolu olarak eve girer. Konuklar hemen sorar:

        Sobayı neden yerden yükseğe kurdun?

        Boru yetmedi de efendim...

        Bu fıkraya bir yerlerde rastlayınca aklıma hemen bizim “kadrolu televizyon kuşları” geldi. Hani şu her konuyu bilen, ya da bilmeseler de “hoşa gidecek” şekilde her türlü bilimin beline beline kazma indirenler, şu aşağılık “takiyye sanatı”nda ellerine kimsenin su dökemeyeceği yetkinliğe ulaşmışlar, başka havalardan çalıyor...

        Vatandaş ne çekiyor, onlar ne diyor...

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar