Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Başlıkta kısalttım ama, bu cümlenin aslı şöyle: “Tarım ve hayvancılık ülkesidir” diye tariflenen Türkiye’de insanımız yeterince hayvansal gıda tüketemiyor. Et balık yiyemiyoruz, süt içemiyoruz... Keyfimizden ya da kişisel tercihimizden mi? Hayır... Kolaylıkla ulaşamadığımız fiyatlarla satıldığından.

        Yıllardır bilinen bu sorun; gelmiş geçmiş ve mevcut tüm hükümetlerin dikkatini çekse de, sanki “insanımızın bu halinden memnun”durlar ki, henüz günlük yaşantımızda daha çok et, daha çok süt, daha çok balık tüketeceğimiz bir dönemi kimse yaşatamadı.

        Biraz fantezi gibi olacak ama; sanki ülkemizi, insan vücut ve zeka gelişiminde çok önemli yer tutan hayvansal gıdalardan yoksun büyümüş insanlar yönetiyor...

        Nitekim bakın çevrenizdeki hayvanlara; Etle beslenenler ile otla beslenenleri bir karşılaştırın, ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız... Kurtla koyunu, şahinle tavuğu... Yılanla fareyi...

        Çünkü bu alanda hiç önemli politika geliştiremedikleri gibi, kurdukları düzenle vatandaşını hayvansal gıdalara doyuran ülkeleri bile örnek alıp da benzerini ülkemizde uygulayamıyorlar.

        Bu gün yeterince tüketememekten şikayet ettiğimiz hayvansal gıda alanında daha da kötüye gidiyoruz. Çünkü fiyatlar alabildiğine yükseliyor.

        ULAŞ ULAŞABİLİRSEN

        Sütün yolculuğu...

        Örneğin; market raflarında sütün litresi 3.5 liraya çıkmış... Yani, 1 litre süt 1 dolar... Peynir fiyatları üzerine üzerine bindiriyor... 30 liraları çoktan geçti. Kültür balığı bile 25 lira... Tüket tüketebilirsen... Ulaş ulaşabilirsen...

        Neredeyse özel araştırma alanım haline geldi; Almanya’daki insanlar günde şu kadar süt tüketirken, bizim insanımız neden onun dörtte birini bile tüketemiyor. Vardığım sonuç şunlardır:

        Almanya’da ineğin memesinden çıkan süt, bizdekinin onda biri kadar bile “yolculuk” yapmıyor. Çünkü süt, ülke genelinde çizilen 100’er kilometrelik daireler dahilinde tüketiliyor. Dolayısıyla süt, hem daha taze, hem daha ucuz olarak evlere servis edilebiliyor. Bizde ise, örneğin Fethiye’de üretilen süt, 1.000 km uzaktaki (İstanbul, Eskişehir) fabrikaya taşınıyor, orada önemli besin değeri özellikleri yok edilerek “uzun ömürlü-UHT” hale getiriliyor, bu kez poşetlerle konarak tekrar Fethiye’deki market raflarına ulaşıyor.

        Yani üreticiden 1.5 liradan çıkan süt, git-gel 2.000 km yolculuktan sonra komşusunun evine 3.5 liraya dönmüş oluyor.

        Acı olan da şu; Alman vatandaşının daha besleyici, daha taze sütü bol bol tüketebilmesinin, bizim vatandaşımızın ise süte “ulaşılamaz gıda maddesi” olarak bakması, sade vatandaş beni bu kadar dertlendirirken, o modeli Türkiye’ye getirmek durumunda olanlar ya da daha iyi modeller yapmak durumunda olanlar neden kulaklarının üzerine yatıyor...

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar