Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Takvimlerde gösterilen yazın ortasına doğru hızla yaklaşırken, uzamış bir ilkbaharın da tadını çıkarıyoruz. Kavurucu sıcaklar yerine serin serin eser rüzgarlar, yer yer yaz yağmurları halen devam ediyor. Meteoroloji, yarını “gök gürültülü, sağanak yağışlı” olarak işaretlerken, son yıllarda yaşamakta olduğumuz yazı aratmayacak, “sıcak ve kurak sonbaharlar” aklıma geldi.

        Uzmanları tabii daha iyi bilir ama, bu iklim kayması bölgemiz zeytin ve zeytinyağcılığı için de büyük bir “doğal felaket” anlamı taşıyor. Zeytin tanelerinin gelişmek için son baharda beklediği yağmurlar yağmayınca, susuzluktan buruşuyor.

        Geçen sonbaharda Edremit’ten konuştuğum bir dost, zeytin tanelerinin yağmursuzluktan “keçi şeyi” kadar kaldığını, ağaçların üzerinde buruşmuş ürünlerden sofralık olmayacağı gibi, kaliteli yağ da çıkmayacağını, mevsim kaymasının zeytinciliğe büyük darbe vurduğunu söyledi. Bölge, Tariş’e ait bir zeytinyağı fabrikasını gezerken, bir kenarda yığılı yüzlerce, binlerce zeytin çuvallarının içinde kurumuş, buruşmuş, siyahlaşmış zeytin meyvelerini görünce dehşete kapıldım...

        ZAMANSIZ YAĞMURLAR

        Acaba; ilkbahar mevsimi başlangıcını mart yerine nisana, yaz başlangıcını haziran yerine temmuza, diğerlerini de ona göre kaydıracağımız günler çok mu uzakta...

        Diyeceğim o ki; yazlıkçıların ve yabancı turistten umudu kesmiş turizmcinin “yağmursuzluk duası” yaptığı şu günlerin, sıcak ve kurak son baharın da habercisi olduğu gerçeğin ta kendisidir. Daha çok tarım arazisinin sulanabilir hale getirilmesi gerektiğinin de, hükümet edenler tarafından algılanması ve gereğinin yapılmasıdır.

        Çocukken, dayanılmaz yaz sıcaklarını bitirecek olan sonbahar yağmurlarının geleceği günleri iple çeker, ağustosun sonu, eylülün başı gibi başlayan yağmurlarını coşku ile karşılar, ılık ılık üzerimize düşen damlalar eşliğinde tozlu yollara koşardık;

        Ayağım çamur olsun...

        Karnım hamur olsun...

        Ver Allahım ver...”

        Ta ki; birer sudan çıkmış fare görünümü alıncaya kadar...

        *

        Alabildiğine hoyrat kullanılmış bir dünyanın, bizi üzerinden atacağı günlere süratle yaklaştığımızı hissediyorum... “Biz” dediğim, insanlığı...

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar