Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İranlı bir arkadaşımın anlattığı kadın erkek otobüs ayrımını büyük şaşkınlıkla dinlemiştim; “Otobüslere kadınlar ancak yanlarında eş ya da yetişkin erkek evlatlarıyla biniyor. Ya da sadece kadınların olduğu toplu taşım araçlarını kullanmak zorundalar...”

        Böyle bir hayatta ben boğulurum’ diye düşündüm. “Yanımda kim var, hangi güzergaha gideceğim, oğlan yetişkin oldu çok şükür” diye mi sevineceğim ‘Aman Allahım!’ derken, ülkemde Bursa, Malatya ve Şanlıurfa belediye meclisleri pembe vagon için karar aldılar. “Toplum sürüleri, hop pembe vagona!” Neyse ki, bu ülkenin sağlam atılmış tohumları var. Kararı alanların eşleri bile binmedi o pespaye pembeliğe. Gerçek şu ki; siyaset ve din olguları, toplumsal gücü kadın bedeni üzerinden elde etme, şekillendirme iştahından vazgeçmeyecek.

        GİTTİKÇE KIVAMLAŞIYOR

        Kadının türbanı, kadının saçı, kadının şortu, mini eteği, göğüs dekoltesi, yanında kimle gezdiği hep bahane. Hedefte erkek baskın toplumu ve dini inanışları regüle etmek var. Üzerine bol eğitimsizlik ve eşitsizlik serpiştirilince, ‘sınırlandırılmış kadın algısı’ gittikçe kıvamlaşıyor.

        1970’lerde mini etek güzellik feracesi sayılırken, şimdilerde dayak sebebi.

        Kadın cinayetleri, çocuk istismarları, taciz ve tecavüzler, özünde kadın, ‘dişi’ olgusunun metalaştırılmasının bir tezahürü. Kırmızı ruj sürdüğü ve tayt giydiği için öldürülen kadının faili tahrik indirimi aldı bu ülkede, daha ne olsun? “Kadınlar iş aradığı için işsizlik yüksek”, “Evdeki işler yetmiyor mu”, “Kahkaha atan kadın iffetsizdir!” “Hamile kadın sokakta dolaşmaz!” “Tecavüzcü kürtaj yaptırandan daha masum!”

        Tüm bunları yetkililerin, hatta en yetkililerin ağzından duyduk. Bizler de diyoruz ki. “Sen kim oluyorsun efendi! Sana bana karışma hakkı veren kim?” Biz kim miyiz? Türkiye’nin çağdaşlığı, eşitliği, eğitimi ilke edinmiş tüm kadınlarıyız.

        Ve bilhassa özgürlüğe, eşitliğe aşkıyla tanınan Ege kadınlarıyız.

        KIYAFETİME KARIŞAMAZSIN

        Hani Sezen Aksu’nun ‘Dişidir, anadır, efedir gidinin tatlı huysuzları’yız biz.

        Sesimizi biraz daha yükseltecek ve “Kıyafetime karışamazsın” diye haykıracağız. Farklı sivil toplum organizasyonlarına imza atan Muharrem Dayanç, bu kez İzmir’in 35 kadınını yeni bir toplumsal proje için buluşturuyor.

        Şiddet, taciz, dayatmaya dair simgesel kıyafetler içindeki genç kızlarımızla podyumda yürüyeceğiz.

        Türkiye’nin ilk kadın ortodontisti, özgür ve saygın bir yaşamın öncülerinden 101 yaşındaki Ayşe Mayda da sahnede yerini alacak. Amaç, “Kıyafetime karışma” demek. Amaç, kadını nesneleştiren algılara direnmek. Ve gücümüz yettiğince haykırmak, “Bana karışamazsın” diye.

        Hala bu çağda ahlak ve erdemi kadın bedeni üzerinde kıyafet ve fizikle sorgulayan her örümcek kafayla mücadeleye devam. Kusura bakmayın, en büyük duvarınız İzmir’in, Ege’nin kadınları olacak.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar