Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Önce inkar, sonra isyanın ardından nihayet kabul aşamasına gelmiş bulunmaktayız. Evet, teknoloji bir bağımlılık türü ve nüfusun büyük çoğunluğu ileri derecede bağımlı. Üstelik halimiz içler acısı. Denk gelip gördünüz mü bilemiyorum, ancak birkaç gün önce gerçekleştirilen Teknoloji Bağımlılğı Konferansı’nda dinleyicilerin çoğu, dinlemek yerine cep telefonları ile oynamayı tercih etti.

        Kaldı ki, bu bile başlı başına, durumun vahametini kavramak için yeterli. Oynamak diyorum nitekim birçoğumuzun yaptığı tam olarak bu.

        Yüzümüzde sabit duran; Japonya’daki çözüm ortaklarımızla, internet üzerinden uluslararası bir proje yönetiyor ifadesine rağmen, aslında en fazla, yazlık komşumuzun, Eylül’den bu yana kilo alıp almadığını kontrol ediyoruz.

        Konferansla zamanlaması denk mi geldi, yoksa herkesin canına tak mı etti bilemiyorum, ancak son bir kaç günde, onlarca teknoloji bağımlılığı üzerine yazılmış makaleye denk geldim.

        Bazıları ileri gidip, teknoloji aşkı demekten bile çekinmemiş. Neden olmasın; oldukça yakın bir temas değil mi? Kaldı ki geceleri yatağının içinde telefonla uyuyanları varsayarsak, aşk demekte hiçbir sakınca yok.

        Okuduklarım arasında bir adet doğal gözlem haberi vardı. Bir süre önce Kaliforniyalı bir anne, iki küçük çocuğununun eline cep telefonu verip, bazı rakamlar kaydetmiş ve sonucunu paylaşmış. Mesela telefonu tutan kendisi olsa ve çocukları kendi yerinde olsa, neler hissedebilirlermiş tek tek yazmış.

        Çocuklarının 28 kez kendilerini yalnız hissettikleri, 28 kez ilgilenilmediklerini düşündükleri ve yine 28 kez internetteki kimliklerinin gerçek kimliklerinden daha fazla önemsendiği sonucuna varmış.

        Neden 28 hiçbir fikrim yok ancak bir kaç dakikalık kullanım için oldukça fazla bir rakam değil mi?!

        TELEFONSUZ BİR HİÇİZ!

        Kullandığım “en” sosyal medya aracı Whatsapp olmasına rağmen, bence ben de ileri derecede bağımlıyım.

        Elimde her daim telefon var. Ulaşılamamaktan ödüm kopuyor. Yalnız sorun şu ki, bağımlılığımızın bireysel olmadığı düşüncesindeyim.

        Parçası olduğumuz kurumlar tarafından da müthiş destekleniyor. Mesela bu devirde, telefonu olmayan bir velinin işlevsiz, ailesi teknofobik bir çocuğun ise bir hiç olduğunu söyleyebiliriz.

        Nitekim ödevler, duyurular, yemek menüleri, okul gezileri gibi bilimum kaynak, akıllı telefon uygulamaları ile ailelere ulaşıyor. Sadece okul sanmayın, gidip çocuğunuzun kanını laboratuvara verseniz, sonuç yine barkod üzerinden internet ile öğreniliyor. Telefon açıp öğrenmek isterseniz, azarlanmayı göze almanız gerekiyor.

        Halbuki kağıt ve kalemin pek işlevsel olduğu, iletişimde söz sahibi görüldüğü, güzel güneşli günlerimiz vardı, hatırlar mısınız?

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar