Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Öyleyiz böyleyiz ama kabul edin, biz Türk insanları yaratıcıyız. Hele ki yaz aylarında bir başka üretken oluyoruz. Güneş beyinleri şarj mı ediyor, D vitamini beyin fırtınasını mı kampçılıyor bilinmez, malum üç ayda var bir hikmet.

        Mesela son eserimiz “huni”. Bildiğiniz huni. Alaçatı’da satılıyor. Hoş tüm züccaciyecilerde kendimi bildim bileli vardı, ama bu farklı. Taç haline getirilmiş. Takdir edersiniz ki, olması gerekenin yaklaşık 5 katı fiyatına satılıyor. İşin ilginç yanı, ciddi ciddi satılıyor. Akşam olunca Alaçatı’da huni takmış bir sürü aklı selim yetişkin görebilirsiniz. En azından huniyi kafaya geçirene kadar aklı selimler. Geçirdikten sonra, bir rivayete göre değiller.

        Huni, annenizin, büyük dayısının kendi ağaçlarından sıkıp gönderdiği bidondaki zeytinyağını, küçük şişelere boşaltmasına yaradığı kadar, aynı zamanda bir delilik simgesi. Hatta eski bir söylentiye göre, akıl hastalarının kafasına delik açarak kötü ruhların dışarı çıkacağına inanılan bir nevi baca.

        O sebeple delinin, olmayandan ayırt edilmesi için başarılı bir gösterge. Yalnız sorun şu ki, adı üzerinde, eski çağlarda kullanılmış. Şahsi fikrim 2017 yılında dünyanın belirli ülkelerinde yaşayan toplumların, deli değil, aklı selim kalmasının ayırt edici olduğu yönünde. Nitekim hepimiz kısmi, çoğumuz en dibine kadar deli değil miyiz?

        Dereceleri, çeşitleri, kendini farklı gösteriş biçimleri olabilir, mümkündür. Lakin hiç birimiz, ambalajımızdan çıktığımız, sıfır kilometre ruh haline sahip değiliz. Son moda huniyi takma sebebimize gelince; sanıyorum cebimize sıkışmış belirli bir meblağı gözden çıkarmak suretiyle, bir nevi dışavurumculuk.

        2017 DELİLİĞİNE ÖVGÜ

        Delidir, ne yapsa yeridir” sözüne bayılıyorum. Mesela bugün, hatta şu an “artık kararımı verdim, deliyim” desem, istediğimi yapma, istediğim şekilde davranma, istediğimi söyleyip arkamı dönüp gitme özgürlüğüne sahip miyim? Eğer öyleyse ben de bir adet huni alabilir miyim? Hem de en naylonundan...

        Malum, devir; dolama olmuş parmağımızın resmini çekip, sosyal medyada paylaşma ve akan iltihap için beğeni beklentisi içinde olma devri. Huni takıp, haleti ruhiyemizi sergilemişiz, çok mu! Yalnız şunu da kabul edelim; İzmirlinin deliliği bile bir başka oluyor.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar