Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Aslında toplum olarak benimsemeye müsait bir anlayışımız var. Yılların şarkıcıları bizim oğlandır mesela. Başarılı bir kadın, hele ünlüyse, birazcık da samimi davranıp, halktan biri tavrı takınıyorsa hemen bacımız olur.

        Geçen gün Survivor’ın yarı finalini izlerken farkettim; insancıkların yavruları, 5 aydır kıyasıya mücadele ediyor, onlar kalkmış son iki finalist için, “ikisi de bizim evladımız oldu, kim kaybederse üzüleceğiz” diyor.

        Sonra her nasıl oluyorsa, aynı milletin nüfus kağıdına sahip diğerleri, gözünün üzerinde kaşın var deyip, kan akıtabiliyor, aheste aheste can alabiliyor, kız halinle şort giydin deyip, tartaklayabiliyor.

        Siyahlar ve beyazlar

        Kahve bile sade, az şekerli, orta şekerli ve şekerli gibi kendi içinde, özünde aynı ancak doz bazında farklı gruplara ayrılırken, insanlar bir süredir çok kesin ve net çizgilerle birbirinden ayrışıyor. İyiler ve kötüler, siyahlar ve beyazlar...

        Sosyal medyanın samimiyeti malum; canım, tatlım, bebeğim, birtanem gibi kelimenin anlamını katiyen haketmeyen ve hakkını veremeyecek kişilere yöneltilen iltifatın bini bir para.

        Sanırsınız herkes kardeş, takipçilerinize öl deseniz, canlarını vermek için birbirleriyle yarışacaklar. Halbuki yok öyle bir şey. Bir grup insan, bırakın kendininkini, damarlarında dolaşan anaç kandan, başkalarının çocuğunu bile sahiplenmek için fırsat kollarken, diğerleri “bir kaç saniye samimi görünüp günü kurtarayım bana yeter” derdinde.

        Aslına bakarsanız dev bir yalnızlar gemisiyiz. Genel bir bireyselleşme sorunumuz var.

        Sorunun ana bileşenleri ise; bencillik, vurdum duymazlık ve adam sendecilik diyebiliriz.

        Empati yeteneğimiz iyice körelmiş, özeleştiri yapmayalı aylar olmuş, başımıza her ne geliyorsa, yaptıklarımızın bir sonucu olduğunun farkında dahi değiliz.

        GERÇEK DÜNYAYA DÖNÜŞ

        Başta da dedim; özünde benimsemeye müsait varlıklarız. Hatta millet olarak başlı başına anaç, sahiplenici ve haddinden fazla seveceniz.

        Tanımadığı evli kadına “yenge” diyen başka bir kültür kaldı mı? Bence sadece hatırlamaya ihtiyacımız var.

        Yavrumuzun rakibi olan yarışmacıyı, sırf aylardır ekranda çocuğumuzla aynı karede gördük diye, “o da benim evladım” dedirten ruh haline ihtiyacımız var.

        Ağız burun kıvırdığımız, sıkıcı bulduğumuz eskilere dönüp bakmaya ihtiyacımız var. Bence her şeyden önce, bizim teknolojik yaşantımızdan kafamızı kaldırıp, üç boyutlu hayata tam dönüş yapmaya ihtiyacımız var.

        Aynı masada, yan yana oturduğumuz arkadaşımızla mesajlaşarak iletişim kurmaya devam ettiğimiz sürece, anlam veremediğimiz anlaşmazlıklar tam gaz devam edeceğe benziyor.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar