Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Geçen gün Çeşme’nin merkezinde, yıllardır geçmediğim bir yerden geçtim.

        Yanılmıyorsam, yaklaşık 26 yıl önce orada, şu an bulunmayan parktaki salıncakta sallanmıştım. İnsanda ağız alışkanlığı olmuş, “Çeşme ne kadar değişti” demek geldi içimden. Ama demedim.

        Çünkü aslında Çeşme değişmedi. Binaların rengi, şekli şemali, yolların darlığı, genişliği değişmiş olabilir. Ama iklimi aynı mesela. Ya da deniz suyunun sıcaklığı hala Bodrum’dan fazla. Güneşi halen daha kavuruyor. Büyük plajın turkuaz rengi baki. Çeşme değişmedi ki... Sadece vitrini değişti ama özü, içi aynı. Ama galiba ben değiştim. 5 yaşında Çeşme’ye geldiğimde hissettiğim şeyleri hissetmiyorum. Galiba kaçınılmaz olarak 5 yaşında göründüğüm gibi de görünmüyorum. İşin ilginç tarafı Çeşme’nin içi aynı ama bende o bile değişti.

        Geride bıraktığımız bayram münasebetiyle sık sık eskileri yad ettik.

        Bir klişe olarak da durmadan, o eski bayramları arayıp durduk. Bu bayram kafamı çok kurcaladı; o -artık her nasılsa ve nerede kimlerle kutlandıysa- eski bayramın ambiyansı birebir yaratılsa, fotoğraf karesindeki tüm kadro tamamlansa, sofradaki yemekler dahi, aynı tuz ve yağ oranıyla kavurulsa, o eski bayram olur mu?

        Her şeyden önce siz, o eski siz olduğunuza kefil olabilir misiniz? Aradığımız gerçekten eski güneşli günler mi, yoksa eski biz miyiz? Her geçen gün, içinde benim de bulunduğum kalabalık bir insan grubunun, neden dış görünüşünün değişmesinden endişe ettiği gerçeği daha da anlamsız geliyor. Asıl, kuvvetli bir “değişen biz gerçeği” var. Bana kalırsa, cildimizin gerçekleştirdiği değişimin bir kaç misli hızlı ile ilerliyor. Bir bayramdan ötekine, eskiyi özletecek kadar da elini çabuk tutuyor.

        ESKİ BENİ ARIYORUM

        Değişim şayet kendini “gelişim” ile birlikte gösteriyorsa, bence kutlanabilir bile. Ancak malesef her zaman öyle olmuyor. Hayattan zevk almayı, büyürken yolda düşürenler, durmadan çocuk olmak istiyor.

        Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, uzak bir ülkede, sadece oyun oynayarak mutlu olan çocukluğunu hatırlayıp, eski günleri özlüyor. Galiba bir bayramı daha “o eski bayramları” sayıklayarak sonlandırdık. Büyük olasıklıkla bir yaz daha, “o eski yazlar nerede” diye aranmakla geçecek. Aslında herkes “eski kendisinin” peşinde. Henüz bulabilen yok, ancak çalışmalar yoğun olarak devam ediyor.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar